Diyet sektöründe soy isimleri marka yapma çabası, bu adları yeni bir ekol ismi olarak kullanma modası tam gaz sürüyor!

Oysa diyet işinin özü iki cümle:

Harcayacağından daha az tüketmek; tükettiğinden daha fazla hareket etmek! Gerisi fasa fiso, gerisi hikaye!

Ruhtaki açlığın oluşturduğu eksikliği bedeni doyurmakla telafiye çalışan insanlara peynirin gramını tarttırmak havanda su dövdürmektir sadece!

Dövsünler canım, ne var sanki! Ortak atası hayvan olan, türdaşı ormanda birbirini yiyen bir canlı cenneti andıran şehirlerde / havanda su dövmüş çok mu! Oturup kalksın şükretsin haline!

Gerçek dertler yemeden - içmeden kestirir, reklam ve propaganda sonucu hayatımıza sokulan depresyon vb. uyduruk dertler ise iştahı artırır!

Bu da meselenin öteki yüzüdür!

Hiçbir profesyonel güçlü bir sesle ve çok sık olarak, "Az lokma al, uzun süre ve çok çiğne" demez. Yoksa işin püf noktası olan bu bir kalemlik öneriyle koca bir sektör boşa çıkar; bir anda tüm çarkları boşlukta dönmeye başlar!

Çünkü bu işin püf noktası olan tek kalemlik öneri koca bir sektörün işini bir çırpıda dürer; meseleleri zorlaştırmaktan - kompleksleştirmekten ve detaylandırmaktan kazandıran uzun soluklu çözümleri anında çöpe gönderir!

Çünkü bir işi detaylandırmak, kompleks ve zor hale getirmek uzmanlara duyulan ihtiyacı artırır! Basit sunulsa kimse bu işlerin profesyonellerine gitmeye gerek duymaz; ticari ürünlerini satın almak istemez.

(Bu zihniyetin başka kollardaki temsilcileri 2 yaş ile 4 yaş arasındaki ufacık çocukluk sürecini tam 300 sayfa işler. Hakkında en fazla üç - beş hadis-i şerif bulunan bir dini şahsiyetin hayatı hakkında seri halinde roman yazar! Dini bütün bazıları da büyük sevap işliyoruz diyerek bu yalan ve iftiraları adet adet alıp sağa sola hediye eder! Zaman çok kötü sahiden!) 

Hem az olan bilgileri, basit olan çözümleri uygulamak daha kolaydır. Basit olursa herkes uygular; böylece uzayan ve yüzde yüz sonuç vermeyen yöntemlerden nemalanan sektöre duyulan gereksinim azalır!

Bunları benim gibi rahatı kendisine batan ve deli dolu olan üç - beş gözü kara profesyonelden başka kimse pek söylemez!

Hatta bu tür analizlere anında suç, hakaret vs. denilir. Oysa şerefsiz, adi, it vs. demek hakarettir!

Hatta it demek hakaret sayılmamalıdır bence. Çünkü aslan deyince kanatları şişenler it yani köpek deyince alınıyorsa suçlamak yerine kendi mantıklarını gözden geçirmelidirler.

Bazı gerçeklerin alenen konuşulmasını baskılamak, böylece nazarlardan uzak tutmak ve unutturmak, nihayetinde bilinçlenme ve farkındalık oluşumunu önlemek, bunun için de hemen hakaret ve suç isnat etmek tek çıkar yollarıdır. Olup bitenlere bakarak böylesi tespitler yapmak, bu tarz düşüncelerde bulunmak niye hakaret olsun? Ben gözlemlerime dayanarak böyle düşünüyorum. Sen de farklı düşün, bizi buna inandır! Sen de düşünceni koy ortaya!

Mesela hakiki - güvenilir kudret narı gastritte, ülserde ve reflüde çok etkili. Hatta bir kutu kullanımla, sadece bir haftada bile neredeyse yüzde yüz sonuç alıyorsunuz! Hele hele iki kutu süper üstü sonuç veriyor. Çok da ucuz... Çevremde denemiş birçok kişiden biliyorum. Hatta ben de denedim, bizzat gördüm.

Yok ya olur mu demeyin. 100 sene öncesine kadar insanlık şu anki ilaçlarla ayakta durmuyordu!

Bunun gibi böyle bir sürü tablo söz konusu. Ancak bunlar pek duyurulmaz, hatta bu gelişmelere şiddetle tepki gösterilir.

Millet o ilacı al bunu kullan ile sürünür boş yere! Tedavinin sadece ilaçla ve hekim marifetiyle olanı makbuldür çünkü!

Bir psikolog sadece Allah'ın verdiği beyinle ve bedavadan ikram ettiği kuru bilgisiyle çözüm üretse hemen bir camianın sinirleri tepesine fırlar. Teşekkür etmezler; iğnesiz ilaçsız, sadece çene kuvvetiyle sonuç alınıyor diye! Bunun şuan azalsa da çok örneği yaşandı bu ülkede!

Vahşi sektörün nazarında ilaçsız ve hekim marifeti olmaksızın sağlanan tedaviler çok da makbul değildir yani.

O, yıllardır bakkallarda bile satılan ağrı kesicileri dahi hekimsiz kullanmanıza müsaade etmek istemez elinden gelse! Sonunda bu da geldi zaten elinden; bu yönde adım atılacağı iddiaları dolaşıyor her yerde!

Bunu sağlamak için kullandığı klişe argüman, "Halk sağlığı risk altında" cümlesidir.

Bir bitkiselden milyonda bir kişi ölse (ki bu da söz konusu bitki ile ne kadar direkt alakalı, o da meçhuldür) onu derhal abartır; ama dünyada her yıl ilaçlardan yahut eksik, niteliksiz yahut gereksiz ameliyatlardan dolayı binlerce kişi ölür / sakat kalır lakin bunu fazla önemsemez.

Şayet parmağı kesen sektörse o parmak hiç acımaz!

Bir kehanette bulunuyorum:

Bitkilere düşmanlık, "Bitkileri sadece hekim yazacak, sadece eczaneler satacak" yasal düzenlemesine kadar sürecektir.

Sektör bitkileri de tekeline alınca rahatlayacak, o zaman bu alternatif tedavi ajanları hak ettikleri yeri bulmaya başlayacaktır.

O güne kadar giden gidecek, sürünen sürünecek; kalan ve henüz ayakta olan sağlar ise bize şimdilik yetecektir!