Diyor ki:

"İnsan samimi bir inançla oruç tutuyorsa beyin ona göre programını revize ediyor."

"Mesela ona göre midesi asit salgısını ayarlıyor, ona göre kan şekeri ayarlaması yapıyor. Bu kişilerde ani kan şekeri inmeleri - çıkmaları olmuyor. Beyin nasıl olsa akşama kadar aç kalacağını iyi bildiği için (beyin samimi inanca bakarak bu karara varıyor olmalı) kan şekeri ve mide asit salgısını daha iktisatlı kullanıyor."

Bu tespit doğru!

Bir gün öncesine kadar sadece sabah kahvaltısını yapmadığınızda yahut bir öğle yemeğini bile atladığınızda gözlemlediğiniz fizyolojik tepkileri oruca başladığınızda (hemen bir gün sonra dahi) gözlemlemiyorsunuz! Beden oruçlu olduğu dönemde, bir gün içinde bile yeni duruma uygun bir yapılanma ve işleyiş içine giriyor.

Beyin sisteminin çalışma sistematiği genellikle bu şekilde.

O halde, "Sen hastasın, adı da şu" dediğinizde kişilerin beyni hemen buna uygun yeni ve olumsuz bir yapılanma içine girmez mi?

İlgili hocanın sözlerindeki hakikati göz önüne aldığımızda; psikiyatrideki ayaküstü teşhislerin ve katı - kategorik hasta ve hastalık tanı(m)lamasının kişileri durup dururken hasta ettiğini, çünkü beynin bu algıya uygun yeni bir revizyona gittiğini anlamak güç değil!

O yüzden hastalık olgusunun tamamen felsefi bir kanaat olduğu psikiyatride mevcut uygulamalar kişileri tedavi etmez; sözü edilen işleyiş gereği hasta eder!

Bu yüzden yolu bir defa olsun psikiyatriyle kesişenler her gelene (bu alanda hastalık olgusu tartışmalı olduğu, normal ile anormal üzerinde net bir fikir birliği bulunmadığı halde) bir hastalık kulpu takan bu "müşfik" kapıdan kendilerini kolay kolay kurtaramazlar! İşte bu sebeple buradaki serüvenleri git gel Konya altı saate dönüşür kısa sürede!

Yine aynı hoca, "Bir öğretmen vardı, bağırdı mı sınıf ayağa kalkarmış, baktık ki altında gizli depresyon var, durumuna uygun bir ilaç verdik. Üç hafta sonra, "Hocam ne yaptınız, öğrenciler masanın üzerinde geziniyor, hiç öfke hissedemiyorum" dedi, diyor.

Hoca uzun meslek yaşamı boyunca öfkeye ilaçla ve bu kadar kısa sürede cevap alabildiği tek bir vaka örneği yaşamış muhtemelen! Anlatımından bu anlaşılıyor.

Diğer mühim nokta 3 haftada böyle mucizevi sonuç alınmasının bilimselliğe aykırı olması. Çünkü hemen her uzman psikiyatri ilaçlarının en erken 2 hafta sonra sonuç vermeye başladığını bilir. Bu süreçte ortaya çıkan tüm etki de değildir, ilk etkinin görülmeye başlama süresidir bu!

Hoca 3 hafta gibi çok kısa bir süre sonra adamda, hem de (kendisinin de bahsettiği gibi) algının, inançların ilkelerin, alışkanlıkların vs. ciddi rol oynadığı öfke sorunu konusunda "ilaçla" mucizevi bir dönüşüm gözlemlemiş.

Aşırı dozda antidepresan başlamış, böylece kişiyi kısa sürede uyuşturmuş olmalı! Başka izahını bulmak zor bunun!

"Durumuna uygun bir ilaç verdik..." diyerek, "Psikiyatride öfke vb. her sorun durumuna uygun ilaç var" izlenimi veriyor.

Hem de mübarek ramazan ayında.

Oysa verdiği ilaç her kişiye verilen antidepresan gruptan başka bir ilaç ise ben sokağa çıkar, anırırım!

"Öfke hastalıktır..., Psikiyatri böyle net sonuçlar alınabilen bir branştır..., Psikiyatride öfkeye, hatta her soruna ilişkin spesifik ilaçlarımız vardır bizim..., Hem de bu ilaçlar benim gibi bir profesör tarafından verilirse 3 haftada bile mucizevi dönüşüm yapar..., Gizli depresyon diye bir hastalık da vardır, siz anlayamazsınız, onu ancak biz biliriz..." şeklinde bir sürü dolaylı mesajı da araya sıkıştırıveriyor.

Hem de mübarek ramazan ayında!

Ne diyesiniz!