"Şu, şu hastalar (ki arasında depresyon da var, oruç depresyonlular için de tehlikeliymiş!) kesinlikle oruç tutmamalı! İftarda mutlaka şunları yiyin, sahurda ise mutlaka bunlar tüketilmeli"

Birincisi:

Kutsal emirde, "Oruç tutun ki sıhhat bulasınız" denilir. Yani buradan anlaşılan asıl hasta kişilerin oruç tutması gerektiği!

Ne tuhaf! Başta din alimleri olmak üzere kimse bu noktanın farkında bile değil!

Tam tersine bir çok (kronik) hasta kişi doktor önerisini falan dinlemez, oruç tutar. Siz hiç oruç döneminde artan ölümler falan duydunuz mu?

"Hastalar oruç tutmasın" denilerek bu kişiler bir şifa kaynağından mahrum edilmiş de oluyorlar aslında! Şifayı kapitalist bir mamül olan ilaçla özdeş algılayanlar bunu nereden bilecek!

İkincisi ise şu:

Oruçlu kişi "mutlaka şunu, kesinlikle bunu tüketmeli" önerisindeki abartı!

Orucu bilerek yahut bilmeyerek çok zor, sadece belli koşulları olan kişilerin tamamlayabileceği bir çile yaşantısı gibi sunuyorlar!

Sanırsınız ki millet oruç tutarken sahurla akşam arasında sınırlı sürede değil; önceki yılla bir sonraki yılın arasında aç kalacak! Sahuru kahvaltı, iftarı da her zaman ki akşam yemeği saysanız oruç tutulurken yenilmeyen sadece öğle yemeği oysa!

"Tuz alınmalıymış, bu nedenle tuzlu ayran olmazsa olmazmış, denge bozulurmuş vücutta, o denge sağlanmalıymış... Kalori ihtiyacı had safhaya çıkarmış, etli yiyecekler..."

Yahu adam açlık grevi yapıyor, açlık... Günlerce, çoğu zaman 20, 30, hatta 40 gün ağzına hiçbir şey koymuyor! Ne oluyor, sizlerin dediğine göre adamların felç olması lazım en iyimser tabirle!

Oluyor mu?

Abartmayı, işimizi öne çıkarmak için pireyi deve haline getirmeyi ne de çok seviyoruz!

Sadece hurma ile oruç açan peygamber efendimiz dönemi gerçeğini, bir tas çorba ve iki zeytinle oruç tutan nice ehli kemal sahiplerini, halihazırda leğende bir tas çorba etrafında oruç açan, ikinci bir tas yemeği bulunmayan nice Afrika ülkesindeki fukara insanları nereye koyacağız bu durumda!

Onların vücut dengesi "yıllar boyunca" çökmüyor ne hikmetse! Bizim ki bir gün sabahtan akşama "aç kalınca" çöküveriyor demek!

Ne tuhaf! 

"Sahurda böyle ye, akşam mutlaka şunları al ki telafi et" falan denilerek senede bir ay olsun yükünden - zehirlerinden arınması, gerekirse aç kalması ve dinlenmesi gereken vucuda ramazan dışı ile aynı yükleme öneriliyor! Ki ramazanın dünyevi - maddi hikmeti uzmanlar marifetiyle (güya) engellenmiş olsun! 

Evet... 

Sene boyunca tıka basa yiyerek fazlasıyla stok yapan bizlerin organizması alt tarafı 1 ayda, en fazla 15, 16 saatte dengesini kaybediyorsa bırakalım kaybetsin o vücut o dengeyi... Çünkü hak etmiyordur zaten bu dengede kalmayı!

SONUÇ

İnsan tanımadığından korkar.

Ve insan korktuğu şeyi gözünde büyütür.

Oruç tutan her kişi oruç tuttuğunda vücudunun bir gün öncesine nazaran bile daha sağlıklı işlemeye başladığını, evet bir gün içinde bile yeni duruma daha uyumlu tepkiler verdiğini, hatta acıkma dahi hissetmez olduğunu anlar.

Oruç döneminde hastanelerin hasta sayıları düşer.

Bu dönemde sadece bünyedeki değil; toplumdaki hırsızlık, intihar vb. sorunlar bile azalır.

Yani oruç buyrulduğu gibi şifadır. Şifa demek hastayı - sorunu iyi eder demektir. Şifa hasta için söz konusudur!

Orucu şifa değil de sanki ufacık arazları büyütecek, sağlam adamı bile hasta edebilecek bir çile gibi sunmak ancak pireyi deve yapmaya mahir olan, uzaktan gazel okumaya alışmış kişilerin işgüzarlığıdır!