• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
FAİZ LOBİSİ OUT, SAĞLIK LOBİSİ IN
21/07/2013
Yöneticilerin tek görevi halkı memnun etmek olmamalıdır.
 
Bilakis hakkı memnun etmek de öncelikleri arasında bulunmalıdır.

Çünkü bu dünyada her 5 yılda bir halka, ancak vefat ettiklerinde sonsuz bir yaşam boyunca hakka hesap vereceklerdir.

Bu dünyadaki hesabın bedeli en fazla makam ve yetki kaybetmek, oradaki hesabın bedeli ise sonsuz bir yaşamı bedbaht etmektir.

Halk sağlık hizmetlerinden memnun görünüyor! Anketler bunu gösteriyor. Doğrudur, halk hakikaten de memnundur.

Halk yıllardır somurtkan ve tepeden bakışlara maruz kaldıkları yöneticilerinden aldıkları samimi bir güler yüze bile memnun olur; bu ne derece sağlıklı bir ölçüdür, orası ayrı bir konu!

Bu memnuniyetin bedelinin 5 lirayı aşan akaryakıt gideri olarak vs. kendisine döndüğü bağlantısını kurmayan kitleler gittikleri hastanelerde kırmızı koltukta ağırlanmaktan, on - yirmi dakika önce de klinikten ayrılıp evlerinin yoluna düşmekten elbette ki memnun olurlar.

Sağlık giderleri bu oranda arttı peki aynı süreçte hasta sayısı azaldı mı?

Sağlık harcamaları arttı peki bu fahiş artış sürecinde hastalıklar "anlamlı düzeyde", "yapılanlara değdi" denilecek düzeyde azaldı mı?

Bu ikisindeki oranı, maliyetle ters orantılı bir düzeyde azaltamayan bir sistem gerçekte ne derece başarılı olmuş sayılmalıdır?

Oysa bu soruların cevabını arayan ve bulan, bulamayınca hesap soran sistem başarılıdır sadece!

SADECE LOBİLER DEĞİŞİR AMA GERÇEKLER HİÇ DEĞİŞMEZ BU ÜLKEDE

Faiz lobisinin elinden alınan hortum eğer sağlık lobisine akmaya başlamışsa, bu tasarruf aynı oranda halkın cebine girmemişse, üstüne halk akaryakıta vs. dünyanın en yüksek bedelini ödemeye halen devam ediyorsa buradaki halk memnuniyeti ne derece gerçekçidir!

Sağlıkta memnun edersin, akaryakıtta üzersin; ne fark eder!

Bu soruları sormadığımız, bu paradigmalar üzerinde çok yönlü olarak düşünmediğimiz takdirde, "Halk memnun" der, geçer gideriz... 

Hem son 8 - 10 yılda sağlık giderlerini üç - beş kat artırarak halkı memnun etmek, memnuniyeti bu kadar pahalıya getirmek başarı değildir.

Bu fahiş artışla halkı memnun etmek dünyadaki en kolay, hemen herkesin yapabileceği türden bir şeydir. Mühim olan makul ve dengeli, adil bir artışla halkı memnun etmek; bunu yaparken de hakkı ve adaleti gözeterek küstürmemektir.

Bir tarafı yaparken öbür tarafı göçürmemektir esas başarı!

En önemlisi de bu fahiş artışın hesabını sormak, "Bu kadar kaynak ayırdık size, nerede bunun karşılığı? Hani hasta sayınız mı düştü? Getirin poliklinik defterlerinizi, bakalım hastalıkları azalttınız mı, verin bunun hesabını" demektir.

Sağlık önce korumak, koruyamadıklarını da iyileştirmekle görevlidir.

Hastanelerin amacı hasta bakmak değil, hasta tedavi etmektir.

Başarı kriteri bakılan hasta sayısı değil; iyileşen hasta ve azaltılan hastalık sayısıdır! 

Başarı bunu görebilecek bir sistemi kurabilmektir en fazla!

Sadece bu boyuttan mı bakmak lazım... Elbette ki değil!

Aile hekimliği de ekstra bir kambur olarak yüklenmiştir bu halkın omuzlarına...

Bir kısmı yıllarca hastanelerde idareci olarak çalışmış, haliyle lökositin ne olduğunu bile unutmuş (ben yaşadım bunu) nice kişiler bir - iki haftada aile hekimi yapıldı bu ülkede. Aynı sistem yıllarca hastanede çalışan başka meslek erbaplarını ise bizzat her gün yaptıkları işin uzmanı bile saymıyorken yaptı bunu!

Adil olmayan bir sistem nasıl başarılı olabilir! Adalet en büyük başarıdır!

Artık her yanı özel hastaneler sarmışken, yani her şehirde bunca uzman bolluğu varken çoğu pratisyen olan aile hekimliği gerçekçi değildir, dahası israftır.

Kimse uzman dururken pratisyene gitmek istemez. Bu son derece mantıklı ve makul bir tercihtir. Aksi ancak getirilen mecburiyetlerle mümkün olabilir. Ki bu da diğer bir memnuniyetsizlik nedenidir en fazla!

Herkesin sağlık hizmetini en nitelikli koşullarda alabilme hakkı vardır. Kimse kimseyi uzman dururken pratisyene git diyerek zorlayamaz, zorlayamamalıdır.

Bu zorlama kalktığı gün aile hekimleri ancak ilaç yazma ve aşı yapma işlevi dışına çıkamayan, yani fonksiyonları son derece sınırlı olan yerlere dönüşecektir.

Bu iki, üç, dört, bilemediniz beş... iş için bunca aile hekimi görevlendirmek de olsa olsa israftır. Kaldı ki ben aile hekimliği uygulamasını elzem bir ihtiyacın ürünü olarak değil; yeni mezun hekimlere iş alanı açma kaygısının bir tezahürü olarak değerlendiriyorum. 

Sormak ne kadar önemli, görüyorsunuz! "Sorgulama kabiliyetini yitirmiş bir beyin dünyadaki en önemli israftır" der, ünlü bir düşünür!

Bu durumda tekrar sormak lazım: Resim, coğrafya, iktisat, sekreterlik vb. bölüm mezunlarına da aynı cömertlikte yer ve istihdam alanı açıyor musunuz diye!

Bildiğim kadarıyla bunlar için, "Her şeyi devletten beklemeyin" deniliyor yıllardır!

Buralarda aşı yapılıyormuş vs.

Eskiden o aşılar yine yapılıyordu. Bunun için her 3 - 4 bin kişiye bir hekim ayırmak gerekmeden hem de!

Velev ki bugünkü kadar düzenli yapılmıyorduysa bile (şayet öyle denilirse) bunun ihmal vs. başka idari nedenleri olmuştur en fazla. Yoksa her devirde aşı vs. yapacak sayıda ve nitelikte sağlık personeli bulunmuştur sağlık ocaklarında veya benzeri yerlerde.

SONUÇ

Özel muayenehaneler,

Dal Merkezleri, 

Özel hastaneler 

Aile hekimlikleri,

Semt poliklinikleri,

Belediye klinikleri,

Gezici sağlık üniteleri,

Devlet Hastaneleri,

İhtisas Hastaneleri,

Araştırma Hastaneleri 

Her hastanede tek bir branşta bile bir yığın doktor, bir sürü poliklinik hizmetleri vs...

Böylesi "devasa" yapılanmaya ve "dev" maliyetlere rağmen hala hasta ve hastalık sayısı düşmüyor, bilakis artıyorsa orada başarı değil; tarihi bir başarısızlık vardır ancak!

İşin daha da garibi kimse bu dramatik hüsranın ne hesabını soruyor ne de veriyor!

Bu da tarihi zihniyet ve yaklaşım hüsranıdır!

İşin çok, çok daha garibi ve düşündürücü olanı ise; böylesine devasa bir yapılanma ve dev maliyet mucitleri kendilerini en başarılı sektör olarak görmeye ve göstermeye gözlerimizin içine baka baka devam edip gidiyor! 



3253 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
7 Milyarı Kesip Doğrayacak Mıyız? - 16/01/2023
T.C. Teheccüde Kalkmıyor - 16/01/2023
Dini Olan Devlet Tağutlaşır
 Devamı