Çanakkale'de tüm cihana "Dur Ey Yolcu" dedirten şanlı bir neslin evladı iken şimdilerde kendisini, "Dinle Ey Soyguncu" hitabına muhatap eder hale düşürmüş zavallı; dinle!

Bina yapıyorsun göçüyor. Altında onlarca insan mevta olarak, dışarıda yüzlercesi yetim ve öksüz kalıyor. Niçin? Para sevdan yüzünden!

Vallahi de billahi de sebebi belirsiz, her geçen gün daha da asabi ve gergin olmanı, ruhunla beraber cildinin de günden güne sararıp solmasını engelleyemez o kazandığın para!

Kız ailesinin fukaralığına isyan ediyor, henüz 16'sında evinden kaçıyor. Üç - beş sapığın tecavüzüne uğruyor. Yetinilmiyor, bir de öldürülüp ormanda bir ağacın altına kazılmış çukura gömülüyor! Neden? Aynı şekilde, para sevdası yüzünden!

Yemin ediyorum, eline geçen ücret dışını süsler belki ancak bilinçaltına geçenleri oradan söküp atmaya kafi gelmez! Hak - hukuk demeden sadece küpünü doldurmaya bakanların bir süre sonra kendilerini alkole, eğlenceye ve uyuşturucuya vermelerini sebepsiz mi zannediyorsun sen!

Adam piyango bileti isabet edince ilk iş olarak kırk yıllık karısını boşuyor! Niçin? Para aşkı nedeniyle!

Yaz kenara:

Karını değiştirebilirsin belki ama satın aldığın kadının gözünde kısa sürede eski karın olmasını sağlayamazsın o parayla! Dediydi diyeceksin, çünkü yaşayacak ve göreceksin, ömrün yeterse şayet!

Bazıları da koca hastane kuruyor!

Ne mutlu bana diyeceğine, her gün yatıp kalkıp şükredeceği yerde hala yapılan işlemleri şişirme, haksız kazanç edinme, helalle pişmiş aşına haram suyu katarak tüyü bitmemiş yetimin ve masum halkın hakkını çalma, sözgelimi çok kazandıran hekimleri fahiş ücretlerle hastanede tutma, öbür yandan 400 - 500 - 600 TL'ye, üstelik de 10 - 12 - 14 saat insan çalıştırma derdinde olabiliyor!

Neden? O da aynı para sevdası yüzünden!

Hastaların kanseriyle uğraşırken kendisi, kendisini var eden devlet / toplum hücresinden beslenen bir kanser virüsü olma niyetinde!

Ey bir kısım hastane sahibi soyguncu!

Tüm bunların sonucunda sahip oldukların belki seni geceleri yatağına huzursuz yatırmaya yetmez, biliyorum! Çünkü sen şeytani bir zekaya sahipsindir, onun yolunu bir şekilde bulabilirsin belki! En azından ay sonundaki istatistiklere bakarak, "Vay be, ne kadar insana hizmet ediyoruz" diye kandırabilirsin kendini!

Hele bir de kamuoyu önünde birkaç yüz yoksula üç - beş ton erzak dağıttın mı ramazan ayında falan, keyfine değecek olmayabilir!

Ama unutma ki bunları sadece zavallı kullar yutabilir, Allah değil! Saf olan kolayca gözlerini boyadığın insanlardır, haşa, Allah değil!

Ne ömrünü uzatabilirsin bunlarla, ne çocuğunun huysuz ve hayırsız kişiliğine ne de evdeki sebepsizmiş gibi görünen kronik geçimsizliğine derman olabilir o toplayıp yığdıkların! İstersen çalıştırdıklarına dahi güvenme de bankadakinin gücüyle git Amerika'dan en yetkin uzmanı getir kendine!

Ey bir kısım (hepsini tenzih ediyorum) hekim kılıklı gaspçı!

Sen de her şikayeti olana kolayca "hasta" de, sonra da sanki bedelini Yunan devleti ödeyecekmiş acımasızlığıyla, adeta çerez niyetine her soruna ilacı, mesela antidepresanı daya! Çünkü su onlar sadece, Torosların zirvesindeki pınarlardan el değmeden paketlenerek getiriliyorlar eczaneye!

Adı bile üzerinde, sürekli psikolojik dediğin yardımı sadece ilaca indirge! Sırf, "Alanda tek kalalım, statükoyu paylaşmayalım, başkasını işimize ortak etmeyelim" adına bir ekip işi olan ruhsal sağaltımı yıllardır tek başına yürüt, sonra da "zamanım yok" bahanesine sığın, akla kendini ucuzca!

Ancak bütününün işe yarayacağını iyi bildiğin halde "yarım" bırak sağaltımları acımasızca, hem de yıllarca!

Bu şekilde tedavileri "yarım" bırak ama insan olarak "tam" kalmaya çalış!

Millet kıvransın senin ilkel hasedin ve ilkesiz meslek hırsın yüzünden günlerce, aylarca, hatta çoğu zaman senelerce! Sonra da sıfatına bakıp adam, etiketini görüp doğru uzman sansınlar seni!

Tüm bunlar niçin?

Öyle veya böyle sonuçta daha çok kazanmak için elbette! Görünüşte farklı farklı gibi de görünse tüm yolar eninde sonunda paraya çıkmıyor mu! Hayır, yollar eskiden Roma'ya çıkardı, artık değil!

Miletli kandırıyorsun bari kendini kandırma!

Bu zulme ne duygusal ve sureten merhametli duran tavırların, ne zaman zaman çektiğin devleti kurtarma nutukların, ne dökülen timsah gözyaşların ne de hiç kaçırmadığın vakit yahut cuma, hatta gece namazların kefaret edebilir!

Çünkü sağlık ve devlet bütçesi gaspından daha büyük kul hakkı vebali olmaz! Kul hakkını ise kul affetmeyince Allah hiç affetmez! Unutma ki orada, burada göz boyadığın unvanlar da giderken götürürüm sandığın paralar da geçmez!

EY BİRKISIM GASPÇILAR!

UNUTMA

Çok para kızının akılsızlığına, karının ahlaksızlığına, oğlunun ahmak ve yaramaz oluşuna çözüm sağlamaz! Alamadığın ihaleler, fazladan ödedim diyerek her gün hayıflandığın vergiler değil sadece, sırf bunlar bile seni en az herkes kadar mutsuz etmeye yeter!

Sadece üç ev daha alırsın bunca zulmün sonunda, iki arabaya binersin en çok, en fazla hizmet kılıflı bir - iki "soygun merkezi" daha kurabilirsin belki!

Sonra oradan gelen paraları ya bankaya yatırırsın ya da başka şeyleri almak için değerlendirirsin!

Para verip ev alır, evi kiraya verir para alırsın en fazla. Döner durur hesapların banka kayıtları arasında! 

Paran bankada, aldıkların bulundukları adresinde durur! Ama tüm bunlarla kazandığın taşınması güç veballer hemen yanı başında, omzunda...

O kan bulaşmış paraların bankada yatarken sen günü geldiğinde kap kara toprağın yapayalnız bağrına uzanırsın!

Aldıkça alamadıklarını fark edersin. Onlar huzurunu bozar bu sefer de! Sahip oldukça kaybetme korkun zıplatır durur sürekli, o kurnaz geçinen lakin tüyden hafif olan beynini tepene!

Velhasıl başkasından kopararak ruhunu yamayamazsın, sen de o aradığın ütopik mutluluğa sahip olamazsın.

Tıpkı İşçi Murat, çırak Fadime gibi!

Onlar çaldırdıkları için, sen ise çaldığın için yamayamazsın elindeki kağıttan bezle ruhunu!

Onlar ikinci bir pantolonu alamadım diye kahrolur en fazla, sen ise üçüncü iş yerini kuramadım diye!

Niçin mutsuz olunduğu çok mu önemli!

Sonuca bak sen!

Allah, "İnsanoğlu ancak kendisine zulmeder, yoksa biz onlara zulmedici değiliz" diye boşuna mı der!

Ve, "Allah zalimler topluluğunu hidayete eriştirmez."

Unutma: Allah yalan söylemez! O halde senin ki hidayet mi, bir gözden geçir hele!

İNSANI PARAYLA İLİŞKİSİNE BAKARAK TANIYIN

Para sırf para olduğu için kötü değildir! Ancak para sırf para olduğu için değerli de değildir! Doğru kazanılmış ve doğru harcanılmış paradır asıl güzel olan!

Madem para tek değerin! Gel sana yığınla para vereyim. Sonra da bir güzel küfürler, hakaretler edeyim sana. Aşağılayayım seni bir güzel! Bakalım o para bozulan moralini düzeltecek mi! Kırılan yüreğini tamir edecek mi! Gerçi sen, "Küfrettiyse ne oldu ki, sonuçta söyledikleri gerçekleşmedi ya" dersin, onu da biliyorum ya!

Parayı doğru kazanan, yanlış parayı para bile olsa bir kağıt parçası muamelesi çeken, elinin tersi ile iten, yetmez, sonra da kazandıklarını doğru bir şekilde harcayabilenlere ne mutlu!

SON SÖZ

"İnsanlığın da, ahlakın da, müslümanlığın da en önemli ölçüsü ne yerlerdir, ne giyimler, ne de övgü dolu sözlerdir. Ölçü sadece kişilerin parayla olan ilişkilerinin niteliğidir"

Bir kişiyi tanımak isterseniz ne boyuna posuna, ne haline vaktine, ne etiketine unvanına, ne de ağzından damlayan sözlere bakın!

Sadece parayla olan münasebetini doğru kavrayın, yeter!