• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
KAR VE ZARARIYLA: FACEBOOK
31/10/2013
Yapılan, hele hele de sürekli yapılan her iş, sergilenen her davranış psikolojinizi etkiler, hatta bu etkilenme yaşantıları zaman gelir; sizi tamamen şekillendirir, bir kalıba sokar!

Bu etkilenme ve şekillenme ama az ama çok, ama bugün ama yarın, ama olumlu ama olumsuz bir hüviyette olabilir; bu, sürece, size, yaptığınız şeye yani birçok faktöre bağlıdır.

Facebook neden hayatımıza bu denli girdi, önce bu soruyu cevaplayalım; sonra zararlarına değinelim!

Facebookta ne var sahiden, niye hemen hemen hepimiz sabahtan gece geç saatlere dek başından hiç kalkamıyoruz?

Facebook bize gerçek yaşamın artık vermediği sosyal etkileşimi veriyor! Burada ne asık yüzlü insan var ne birilerinin kaprisi. Buradaki tüm profil resimlerinin yüzü gülümsüyor. Burada sese dönüşmüş polemikler ve kulağımızın işite işite artık bıktığı, artık duymak istemez hale geldiği kaprisler falan yok! Sadece muhtelif paylaşımlar var! Facebook gerçek hayatın artık bize sunmadığı sıcak ve insani paylaşım ihtiyacımıza cevap veriyor!

Bu platformun sözel değil yazılı bir dil kullanması bu ilişkileri sanal yapmıyor; insan zarfa değil mektuba yani içeriğe bakıyor; içerik samimi görünüyorsa ve sıcaksa gerçek bir iletişimmiş gibi olumlu yönde etkileniyor.

Paylaşma ihtiyacı o kadar derin ve önemli ki bizi aslında facebook başında saatlerce tutan bu! Gündelik hayatta ne kadar az şey paylaşıyorsak bu sanal dünyaya olan ihtiyacımız o oranda artıyor!

İlgi görme ihtiyacı da temel belirleyicilerden!

Gündelik yaşamda artık karşılıksız ve koşulsuz ilgi göremeyen, görse bile bunların samimiyetine yeterince inanamayan insanoğlu bu ihtiyacını sanal da olsa facebook ortamından karşılıyor. Beyin bu ihtiyacı gidermek için tüm savunma sistemlerini hazırlamış; bekliyor! Bir işarete bakıyor sadece! Sadece bir ipucu bekliyor harekete geçmek için. Sol üstte kırmızıyla işaretli "bir iletiniz var" yazısı bile beynimiz için ilgi görmüşlük, değer bulmuşluk hissi yaratıyor bu yüzden!

Bu sebeple gözümüz facebooku açar açmaz "kaç ileti gelmiş, kaç mesaj var" sorusuna kilitleniyor heyecanla! Bunların çoğu son derece sıradan beğeniler olsa, bu beğeninin bizle, kendimizle bir ilgisi bulunmasa, bu sadece paylaştığımız şeyin beğenilmesi manasına gelse bile...

Beyin bunu sanki kendisi beğenilmiş, kendisi değer görmüş, kendisine önem verilmiş gibi algılıyor. Çünkü böyle bir algıya çok ihtiyacı var! Bu ihtiyaç gerçek yaşam içinde zamanla o denli derinleşmiş ki! Derinleştiği ölçüde beyin bu ihtiyacı gidermeye daha hazır hale geliyor haliyle! Böyle bir ihtiyaç ve hazır kurulum içine girdikçe de en alakasız şeyleri bile kendi şahsıyla ilişkilendiriyor, tüm verileri vs. lehine yorumlatarak bu gereksinimini giderme çabası içine giriyor! Beynimizin temel görevi bizi korumak, bunun için de ne yapılması gerekiyorsa onu yapmak! Bazen inkar etmek bazen de çarpıtmak; ama ne yapıp edip bizi korumak!

Facebook bir kaçış çabası ayrıca! Gerçek hayattaki yalanlardan, dolanlardan samimiyetsizliklerden, kazıklardan vs. kaçış! Burada herkesin masum yüzünü gösterdiğini, facebookun adeta meleklerle dolu olduğunu görerek bir parça da olsa gerçek hayatın acımasızlığını unutuyor, rahatlıyor insanlar!

Facebookla olan bu kara sevdamızın esas amacı çoğumuzun dediği gibi öğrenmek değil! Eline hiç kitap almayan yani aslında en ufak bir öğrenme kaygısı taşımayanlar da facebook bağımlısı artık! Dolayısı ile bizi facebooka çeken paylaşılan iletilerin eğiticiliği vs. değil!

Temeldeki en derin amil kaçış, ilgi görme ve paylaşma ihtiyacı! Paylaştığımız şeylere duyulan ilgiyi kendimize gösterilen bir ilgi ve alaka gibi algılamak! Beynimizin nasıl olsa bunu böyle algılayacağını bilmek, bunun verdiği doyumu yaşamak! Bağını sormadan üzüm yemek!

Facebookun zararlarına gelince!

Facebook bize sabahtan akşama dek o kadar yoğun ileti sunar ki! İster istemez bunların bir kısmını ilgisizce geçmeye mecbur bırakır sizi! Hepsiyle tek tek ilgilenebilme, hepsinin hakkını tek tek verebilme şansı tanımaz! Böylece bazı paylaşımları tıpkı önemsizmişçesine yani ilgisizce geçmeye, görmezden gelmeye, umursamamaya yol açar. Bu ise zamanla huya dönüşür!

Bu egzersizler zamanla ilgi çekici şeylerle (uyarıcı) beynimiz arasında var olan doğal ilgi gösterme bağını zayıflatır. Yani önemli ve ilginç şeyler bile zamanla ilgi görmemeye, gerekli tepkiyi uyandırmamaya, gereken ve hakkı olan reaksiyonu uyandırmamaya başlar!

Yani facebook sabırla, hiç pes etmeden her iletinin hakkını verebilen çok az sayıda kişiyi duyarlı; ama çok çok daha fazla kişiyi ise duyarsız ve ilgisiz, umursamaz yapar! Bu ise zamanla vicdanı zayıflatır!

Duyarlılık uyandırması gereken şeyler artık duyarlılık uyandırmaz hale geldiğinde vicdan da bundan etkilenir; sönmeye, zayıflamaya başlar! Vicdandaki aşınma fren balatalarındaki aşınmaya benzer; daha çok kaza yapmaya yol açar! Daha çok kaza daha çok olumsuz etkilenme demektir vs. Bu böyle zincirleme trafik kazası gibi uzayıp gider.

Facebookun ikinci sakıncası çok çarpıcı, çok öz içerikli paylaşımlar sunması dolayısı ile kişileri kolaya, hazıra alıştırmasıdır. Böylece kişiler var olan kitap okuma vb. eğilimlerini iyice kaybederler. Çünkü bin bir zahmetle bir kitap okuyup da sonunda alacakları birkaç hayati bilgiden çok daha fazlasını burada kısa sürede ve daha kolay elde ederler.

Böylece kitap okuma zahmetine gerek duymazlar! Yani facebook zahmet çekerek ekmeden kolayca biçmeyi öğretir!

Oysa ekme çabası en az biçmek yani ürünü bilfiil almak kadar gereklidir!

Önemli olan sadece netice ve aldığınız değildir yani, bu süreçteki ekme çabanız da çok hayatidir... Ekmeden biçen sadece ürünü alır, en fazla da bunu yer; ancak hareketsiz kaldığı için de kolay kilo alır en basitinden! Bunun böyle bir sürü zararı vardır! Sonucu kısa yoldan almak değil; zor ve uzun yoldan almak daha çok şey öğretir kısacası! Facebook bilinenin tam tersine çok şey öğretmez; bakış açılarını kalın, katı ve kategorik duvarlar arasına hapseder, sınırlı ve sığ şeyler öğretir.

Facebook kısa, çarpıcı, öz bilgiler sunarak beyinleri sığ ve katı bloklara hapseder. Şu şudur, bu bundandır, seven darbe yer, sevme kendini koru türü katı, net, kategorik mesajlar vererek beyinleri katı kalıplara sokar; beyinlerde kategorize etmeye eğilimli anlayışlar inşa eder.

Derin, çok yönlü ve ön yargısız düşünmeyi zorlaştırır.

Sistematik, çok yönlü ve köklü bilgilenmeyi önler.

Böyle şartlanan beyin sistematik, derin ve stratejik düşünemez zamanla. Bu yapısını iyice kaybeder! Alışkanlıklar ve şartlanmalar beynin doğal sistematiğini bozar!

Şartlandırır, klişe kalıplar oluşturur beyinlerde, şüphecilik tohumları eker kalplere! Beyinler burada sunulan kısa ve özlü mesajlar çerçevesi arasına sıkışmış olarak algılamaya başlar hayatı! Ki bu derinlikten uzaklık ve sığlık anlamına gelir.

Facebook ortamı gizemlilik ve olumlu yönleri öne çıkarma özelliği yani sunulan sanal profiller sebebiyle gerçek hayattaki zaafları kaşır, tuhaf çekimler yaratarak bağımlı ilişkilere yol açabilir. Gerçek ilişkilerden soğumaya, sanal bağlılıklar kurmaya neden olabilir. Buradaki kanatsız meleklerle kıyaslayarak zamanla partnerinden / eşinden soğumak, buradaki kanatsız meleklere yakınlık duymaya başlamak gibi.

Facebook; ortamdaki sanal güzelliklere alıştırır, gerçek hayattaki en ufak bir olumsuzlukta daha çok yıkım yaşanmasına, tüm güvenin daha fazla yitirilmesine, iyice soğuk, katı ve şüpheci hale gelinmesine vs. yol açabilir.

Hızla değişen bir sürü uyarıcı egzersizleri ile hızlı değişen ilgi eğilimleri oluşturur, çok şeyin hızla tüketilmesi kültürünü aşılar. Bunun içselleşmesine yol açar! 

Önce hızla ileti - mesaj değiştiren insan zamanla her şeyi hızlı değiştirmeye, hızlı tüketmeye başlar.

"Dokun ve anında değiştir" egzersizleriyle hıza alıştırır; acelecilik, sabırsızlık ve her şey çabucak olmalı beklentisi ve eğilimi oluşturur. En ufak gecikmelere karşı duyulan toleransı düşürür, etkilenmeyi artırır. Gergin, asabi, çabuk etkilenen, sinirleri çabucak değişen kişiliklere dönüştürebilir! 

Gözünüzü bozar, uzun süre hareketsizliğe iterek tembelliğe alıştırır; böylece bedenlerinizi hastalıklara yatkın hale getirir, bel fıtığına zemin hazırlar vs.  

Aile ilişkisinden koparması, onlarca değişik uyarıcı sonucunda zihni dağıtması (dikkat dağınıklıkları vs) ve önemli işlere yoğunlaşmayı zorlaştırması gibi klasik sakıncalarını saymaya gerek bile görmüyorum!



4414 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

facebook     31/10/2013 23:34

facebooku hiç böyle derin düşünmemiştim :)
Enes Bulut

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
T.C. Teheccüde Kalkmıyor - 16/01/2023
Dini Olan Devlet Tağutlaşır
7 Milyarı Kesip Doğrayacak Mıyız? - 16/01/2023
 Devamı