• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
TÜM RUHSAL SORUNLARIMIZIN TEK SEBEBİ: STATÜKO
12/11/2013
 < Yılandan niye çok korkarız da kediden hiç korkmayız? Çünkü gerek gördüklerimiz / yaşantımız gerekse duyduklarımız neticesinde yılanı tehlikeli; kediyi de tehlikesiz bir hayvan diye kodlamışızdır zihnimize. Zihin de kodlandığı yönde duygu üretir hale gelmiştir! Sıkıntılarınızdaki durum da aynen buradaki gibidir >
 
Günümüz insani niye mutsuz, günümüz insanı neden bu kadar çok sıkıntılı ve sorunlu?

Bu soru hep sorulur; yine bir yığın cevaplar verilir! Kimisi bunu maneviyat eksikliğine bağlar; kimisi asrın salgını stres esas sebep der; kimisi de başka gerekçelerle izaha çalışır! Sorunun esas nedeni maneviyat eksikliği olsa klinikleri, hatta akıl hastanelerini dolduranların tamamına yakınının ateist olması icap ederdi! Bırakalım artık işin kolayına kaçarak ucuza maneviyatçı bireyler devşirme arayışlarını! Maneviyatçı olunacaksa saf Allah rızası için olsun insanlar; kandırıldıkları için veya başka kaygılarla değil!

Ama şu vardır ki günümüz insanı sahip olduğu onca artı imkan ve nimet ile eskisinden daha fazla mutlu, rahat ve sorunsuz olmalıdır oysa; lakin ne tuhaftır ki hiç de öyle değildir.

Belki mutluluğun ve sorunsuzluğun sahip olunan olanaklarla ilgisi yok denilebilir ki bu doğrudur ancak o zaman mutsuzluğun ve sıkıntıların - sorunların da bu imkanların artmasıyla ilgisi olmamalıdır bu durumda! O halde başka sebepler bulunmalıdır!

Bunun nedeni duygusal şartlamadır! Bilinçli ve sinsi bir operasyon sonucu zihinlerimizin dikte edilen bakış açıları ile duygular ve düşünceler üzerinde kilitlenmesi yani duygu, his ve düşünce odaklı bir yaşam kodlamasıdır.

İnsanlar bu propaganda sonucu duyguları üzerinde daha fazla durur, duygularını daha fazla önemser hale getirildi. Bu öncelikle duyguların ve düşüncelerin olumlu ve olumsuz diye ikiye ayrılması ile başladı. Hep söylediğim gibi: Etiketleme ve kategorize etmekle...

Böylece olumlu duygu ve düşünceler sürekli övüldü, taltif ve teklif edildi; olumsuz duygu ve düşünceler ise zaten adının olumsuz konulması yetmezmiş gibi ısrarla yerildi, kötü ve bir an evvel üstesinden gelinmesi gereken kötü / sağlıksız yaşantılar olarak tanıtıldı.

Bunu psikoloji, psikiyatri, kişisel gelişim ekolleri, yaşam koçluğu vb. ışıltılı etiketler altında yaptıkları, bunların arkasında ise asla yalan söyleyemeyeceğine ve hata yapmayacağına inanılan bilim olduğu için herkes kısa sürede bu dikte edilen algıları sorgusuz - sualsiz benimsedi, içselleştirdi.

Somut - dış dünya odaklı işlemesi gereken, başlangıçta da zaten böyle bir işleyişi bulunan algılarımız kısa sürede içimize, duygularımıza, hislerimizin nasıl olduğuna, düşünce biçimlerimize ve onların sıklığına çekildi; böylece duygu (his) ve düşünce odaklı bu yaşam algısı kökleştirildi.

Sindirim sisteminin günlük işleyişini, salgı bezlerinin günlük çalışma rutinlerini vs. hiç izlemeyen, bu konularda işine gücüne bakan insanoğlu sıra duygu - düşünce sistemine gelince birden değişti; artık günlük duygusal ve düşünce dalgalanmalarını takip eden, bunlardaki olağan değişimlere sürekli anlamlar yükleyen yani bu yönlerine aşırı duyarlı bireylere dönüştürüldü.

"OKB niye artıyor, panik atak neden bu denli yaygınlaştı, depresyon niye çoğaldı" sorularının hep göz ardı edilen esas nedeni budur!

Duygularımızın olumlu - olumsuz diye ikiye ayrılması, olumlu duygu ve düşüncelerin sağlıklı ve makbul diye sunulması; olumsuz diye adlandırılan duygu ve düşüncelerin ise sağlıksız ve kötü diye telkin edilmesi sonucu kişiler duygularının nasıl olduğuyla yahut olmadığıyla yatıp - kalkar hale getirildi. Evet... Az önce de belirttiğim gizi her şey etiketleme ve kategorize etmeyle başladı!

SONUÇ

Günümüzde artık hemen hemen herkes duygu ve düşünceleriyle yatıp kalkıyor. İşi gücü bırakmışlar; bunların olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğunu takip ediyorlar sürekli! Çünkü bu yaşantıların bir bölümü sağlıklı ve iyi bir bölümü de sağlıksız ve kötü ise, öyle inanıyorlarsa, böyle kabul ediyorlarsa kendileriyle ilgili olan bu sürecin ne ve nasıl olduğunu nasıl takip etmesinler ki!

Olumlu duygu ve düşünce yaşayınca normal ve sağlıklı olan bunlar zannettikleri için çok seviniyor; bunların zıddı söz konusu olunca ise sağlıksız ve olumsuz bir sürece girdiklerine inandırıldıkları için mahvediyorlar kendilerini.

Bu yüzden her fırsatta olumsuz olanlarının sıklığını kontrol ediyor; olumsuz ise ve sık geliyorsa bu duygular ve düşünceler, "Sorun var bende" şeklinde algılıyorlar kendilerini, iyice berbat ediyorlar hallerini! Çünkü yaşadıkları psikoloji onları nasıl algıladıklarından da etkileniyor!

Dış dünya ve somut yaşam odaklı işlemesi gereken algıları duygu ve düşüncelere çeken, duygu ve düşünce odaklı işleyen bir algı inşa eden statükonun dört bir koldan ve şık unvanlarla ve ışıltılı terimler vs. adı altında attığı bu kazık bugün gelinen noktanın en önemli nedenidir. Bu sebeple unvanlara ve şık terimlere itibar ettiğimiz, ayrıca bu kişilerin sayısı ve etkinlikleri arttığı, bu statüko varlığını - gücünü koruduğu sürece, en önemlisi de bizler "bilinçliyiz, eğitim çok önemli" inancımız adına bunlara itibar ettiğimiz sürece bu süreç daha da beslenerek varlığını daha da kökleştirerek, daha fazla köle ruhlar üreterek sürdürüp gidecektir.

Haliyle çözüm de bu algının tam tersi yönde değişmesindedir. Çözüm bu statükoyla ve onun Antep baklavası içine koyarak servis ettiği zehirlerle fikri, bilimsel ve akılcı mücadelededir.

UNUTMAYIN

Olumlu duygular da insanidir; bir duygudur sonuçta! Olumsuz denilen, birilerince bilinçli olarak "olumsuz" diye adlandırılanları da...

Olumlu diye ezberletildiğimiz düşünceler de son derece doğal ve insanidir; bir düşüncedir sonuçta! Olumsuz denilen, birilerince bilinçli olarak olumsuz diye adlandırılanları da...

Ne birisi normal ve sağlıklıdır ne de diğeri sağlıksız ve olumsuz! Öyleyse bu kurtulma çabası da neyin nesi! (Statükonun attığı ikinci kazık da burası! Madem yaşadığın sorun öyleyse kurtulmalısın mesajı... Zaten ilk kazık olan etiketleme ve kategorize etmeyle asıl varmak istediği sonuç burasıdır; sizi çözüm adına kendisine mahkum etmek). Normal olandan kurtulmaya çalışmakla normal olandan kurtulabilir misiniz! İki - üç kişi "sözde" kurtulur belki; lakin çoğunluk boş yere, sırf sahip oldukları "olumlu - olumsuz" algıları - inançları - kabulleri yüzünden debelenir durur haliyle!

O halde bırakın artık duygularınızı ve düşüncelerinizi takip etmeyi. İlgilenmeyin onlarla. Onlar yerine ve zamanına göre olması gerektiği gibi işliyor kendi çizgisinde. Karışmayın bu dünyanızın işine; işinize gücünüze bakın siz!

Duygularınıza ve düşüncelerinize karıştıkça onlar savunmaya geçiyor; size bu saldırgan tavrınızın bedelini pahalıya ödetiyorlar. Bırakın; işinize bakın! Gölge etmeyin onlara; onlar sizden başka bir ihsan istemiyor!



1929 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
T.C. Teheccüde Kalkmıyor - 16/01/2023
Dini Olan Devlet Tağutlaşır
7 Milyarı Kesip Doğrayacak Mıyız? - 16/01/2023
 Devamı