• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
PSİKİYATRİK YANİ PLASTİK HASTALIKLAR NASIL ÜRETİLDİ
04/12/2013
< Plastik petrolden üretilir. Plastik hastalıklar ise sağlam insanlardan! Bir süre sonra petrol artık saksıdır, kovadır, tabaktır. Kimse bunun aslının petrol olduğunu tanıyamaz! Plastik hastalıklar da böyledir işte! Kişiler bu fabrikasyon işlem sonunda sorunlarının aslını petrol olarak değil; saksı yahut tabak olarak görmeye başlar artık!  >

Sevgi, korku, özlem, saygı, kin, öfke, nefret, üzüntü, neşe, sevinç... Bunlar ve benzerleri temel duygulardır. Temel duygular yani yeri, zamanı geldiğinde yaşanması gereken, hatta bu kaçınılmaz olan, bazen az bazen çok, bazen bir - iki ek duyguyla bazen de daha fazla duygu nezaretinde ama mutlaka yaşanması gereken temel duygular...

Temel duygular ne demektir? Var olan ve yaşanması kaçınılmaz olan duygu türleridir. En azından daha düne kadar böyleydi! Bundan bir süre önce; insan ruhunu çok iyi bildiklerini ve bu konuda otorite olduklarını iddia eden (ancak çoğu ruh denilen yapıyı bile kabul etmeyen yani ruha dahi inanmayan) birileri öncelikle duyguları tasnif ettiler, kategorilere böldüler! Kabaca bu temel duyguları olumlu ve olumsuz duygular diye ikiye ayırdılar.

Önce olumsuz dedikleri duygulara bakışlar olumsuz yönde değişince, daha doğrusu bu psikolojik şartlandırma operasyonu tamamlanınca zamanla bozukluk etiketi yapıştırma aşamasına geçtiler. Bu aşamalı süreçte merdiven çıkma tekniğini kullandılar. Kitaplarda vs. bozukluk dedikleri duygulara ise sağda - solda yani her fırsatta hastalık demeye başladılar. Çünkü artık algılar bunu kabul etmeye hazırdı! Bir duygu olumsuz ise aynı zamanda bir hastalık yahut bozukluk da sayılabilirdi pekala!

Önce temel duyguları olumlu duygular ve olumsuz duygular diye ikiye ayırdılar.

Sonra, zihinler istenilen kıvama gelince, duygulara bakış istenilen mecraya girince bozukluk demeye başladılar.

Daha sonra ise kitaplarında vs. açık - açık bozukluk yazdığı halde sağda - solda hastalık da hastalık söylemine başladılar. Bu süreçte insanların sorgulama eksikliğinden cesaret aldılar. Bilenler zaten susuyordu, bunların dışındakiler ise zaten bilmiyordu! Bilip de susmayan, yılmayan, ürkmeyen, her türlü saldırıya göğüs gererek konuşmaya cüret eden bir - iki "densiz" çıkarsa da onların sesi kime ne kadar ulaşabilirdi ki! Çoğunluğa meftun olan, çok olmayı doğru yolda olmak sanan, az olmayı da yanlışa delalet sayan kitleler bir - iki aykırı sesi dinler mi, dinlese bile o az sayıdaki kişiye kim inanır ki hem!

Böylece duygu operasyonu tamamlandı! Sonra ikinci aşamaya geçtiler. Aynı teknikle temel düşünceleri ikiye ayırdılar. Olumsuz düşünce dediler bir bölümüne! Daha sonra olumsuz denilen düşüncelere karşı milletin duyarlılığı arttı haliyle! "Bu mahallede iyi köpek ve kötü köpekler var" deseler her köpek gördüğünüzde tedirgin olmaz, "Bu iyi köpek mi yoksa kötü köpek mi acaba" demez misiniz!

Millet işini - gücünü bırakıp düşünceleriyle yatıp düşünceleriyle kalkar hale geldi. Sonra olumsuz düşünce sık geliyorsa bozukluk demeye başladılar. "Hem olumsuz düşüncem var hem de sık geliyor, eyvah, demek ki sorunum var" algısı ve inancı kurdular beyinlerde! Oysa her düşünce şekli temel bir düşünce türüydü, her tür düşünce beyne bazen az bazen de yoğun bir şekilde gelip - giderdi; bundan daha doğal ne olabilirdi!

Böylece sindirim siteminin nasıl işlediğini bir kez olsun merak etmeyen kitleler duygularının nasıl olduğuyla, düşüncelerinin olumsuz ve sık olup olmadığıyla yatıp kalkar hale geldi. Sürekli yatıp - kalkan kısa sürede yorulmaz mı, bu işten bir biçimde etkilenmez mi?

Eee bir düşünce türü olumsuz ise, hatta bu takıntı hastalığıysa buna karşı kim, hangi akıl sahibi varlık kayıtsız kalabilir ki!

"Olumsuz düşünce madem olumsuz düşünce, hatta madem bu takıntı, öyleyse zihnime hiç gelmemeli yahut çok az gelmeli, a zgelirse iyiyim çok gelirse hastayım" hatalı beklentisi inşa ettiler. Yani kitleler artık temel bir düşünce türünün zihinlerine gelmemesini istemeye, bunu beklemeye başladılar! Oysa bu rüzgara karşı tüfekle nöbet tutmaktan başka bir şey değildi. Bedeli ise sadece soğuğu engelleyememek değil; üşütüp zatürreye yakalanmak oldu haliyle!

Bu yüzden hep söylüyorum: Bu statüko sadece hastalık üretir, tedavi değil! Tedavi bu hastalık üretme sürecini perdeleyen sinsi ambalajdır!

Önce çok iyi kurgulanmış ve son derece sinsi işletilen bir operasyonla ve buna suskun kalarak kitleleri evvela yapay yani plastik hasta eder. Sonra da bunları tek tek, hem de alakasız metotlarla iyileştirmeye kalkar, göz boyar! Kitleler ise, "Bunca kişi yanılıyor olamaz" inancı yüzünden bu çarkın dişlileri arasında ruhen alabora olmaya devam edip gider!



1665 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
7 Milyarı Kesip Doğrayacak Mıyız? - 16/01/2023
T.C. Teheccüde Kalkmıyor - 16/01/2023
Dini Olan Devlet Tağutlaşır
 Devamı