• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
İKİ GENCECİK KIZI SUYA İTTİLER
17/04/2014
"Eskişehir'de ortaokul 8'inci sınıf öğrenci olan ikisi de 14 yaşlarında N.F. ile E.Ç. adlı kızlar, ‘Mutlu değiliz' yazılı not ile içerisinde defter-kitaplarının bulunduğu çantalarını su kenarına bıraktıktan sonra DSİ'ye ait sulama kanalına atladı. E.A. çevredekiler tarafından kurtarılırken, N.F. kayboldu.

Olay bugün saat 15.00 sıralarında Çamlıca Mahallesi Elmalık mevkiindeki DSİ'ye ait sulama kanalında meydana geldi. Şehit Barış Öztürk Ortaokulu 8'inci sınıf öğrencileri olan N.F. ile E.Ç., ‘Mutlu değiliz' yazılı not yazıp, içerisinde defter ve kitapların olduğu okul çantaları ile montlarını su kıyısına bıraktıktan sonra, sulama kanalına atladı. Suda çırpınan kızları gören çevredekiler kanala doğru koştu. Kızlardan E.Ç.'yi köprü yakınında sudan çekip alarak dışarı çıkardı. Akıntıda çırpınan N.F. ise kısa süre sonra gözden kayboldu.

Kurtarılan E.Ç., 112 ambulansıyla Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Hastanesi'ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan E.Ç.'nin sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi." (BASINDAN)

***

Kişisel gelişim ekolleri ve popüler psikoloji akımları insanların yaşam algılarını "daha çok mutluluk, daha az sıkıntı" olarak kodladı. Yine mutluluğu yücelten dizilerle, film ve benzeri yayınlarla yaşamdaki temel gayenin mutluluk olduğu telkinleri yapıldı. Kime "hayattaki temel gayeniz nedir" diye sorsanız alacağınız cevap istisnasız olarak şudur:
 
Mutluluk!
 
Bir yaşantıya aşırı duyarlı hale gelen insanlar kaçınılmaz olarak o yaşantının zıddına da duyarlı hale gelir.
 
Duyarlılık arttığında ise etkilenme de artar!
 
Bunların arasında birbirini doğuran zorunlu bir neden sonuç ilişkisi vardır.
 
Öyle de oldu!
 
Ütopik bir mutlu yaşam algısına yenik düştü; gencecik kızlar...
 
Ruhlarını dinlediler. Dinleyince gördüler ki sürekli bir biçimde mutlu değillerdi. Belki de mutlulardı ancak onlar mutluluğu daha farklı, daha gizemli, daha süper ötesi bir şey sanıyorlardı! Yeterince, herkesin yaşamındaki kadar, şu hayatta mümkün olabildiği ölçüde mutlu oldukları halde hala mutluluğu arıyorlardı belki de; kim bilir!
 
Çünkü onlara hep ötelerde ve ulaşılmaz bir mutluluk hedefi konuldu, kimse mutluluğun ne olduğunu, mutluluğun kesintisiz bir süreç değil; anlardan ibaret olduğunu doğru düzgün tarif bile etmedi. Kimse onlara bu dünya cennet değil demedi. Çölde vaha peşinde koşanlar misali dünyada cennet peşinden koşmaları tavsiye edildi hep! "Mutlu olman için değil; yaşaman gerektiği için, bir görev bilinci ile yaşayacaksın! Amaç daha çok mutluluk değil; daha çok insanlık, daha iyi bir insan olarak sürülmüş bir yaşam" demedi.
 
Kimisi sadece dünya fani dedi, dünyayı tamamen öldürdü; kimisi de bu dünya cennet mesajı verdi, dünya yaşamını adeta kutsadı. İkisi arasında kalan gencecik fidanlar ne İsa'ya yarandı ne Musa'ya, bocaladı durdu haliyle...
 
Arada sırada üzülüyorlardı, ruhlarını zaman zaman manasız sıkıntılar basıyordu. Bu olmaması gereken bir psikolojiydi onlara göre. Her insani sıkıntıda yahut en insani duygusal dalgalanmada hemen, "Ya benim bugün psikolojim bozuk", "Bugün havamda değilim ya" diyorlardı. Çünkü onlara öyle ezberletilmişti. Hava her gün aynı olmaz, kış da mevsimdir, bugün senin kışın, kışı kış gibi yaşa, kışın tadını çıkar diyen olmadı onlara! Kışta baharı aramaları salık verildi hep! Kışta baharı aradılar onlar da. Bulamadıkça gerildiler, olmadıkça, "Olmuyor ya, olmayacak, böyle yaşanmaz" dediler.
 
Bu psikolojiden kurtulmak icap ediyordu onlara. Öyle de yaptılar. Yani bu psikolojileriyle boğuştular sürekli. Akıntıya karşı kürek çektiler. Çünkü kendilerine hep bunun mesajı ve öğüdü verildi.
 
Uğraştılar olmadı!
 
Savaştılar olmadı.
 
Daha fazla mutlu olamadılar.
 
Kesintisiz bir mutluluğu yakalayamadılar.
 
Üstelik sıkıntı, bunaltı, darlık vardı ruhlarında...
 
Bunlar olmaması gereken şeylerdi. Psikolojileri iyi değildi. Dedim ya onlara öyle öğretilmişti.
 
Kişisel gelişim ekolleriyle ve basın, medya, dizi, film sektörü, tıp sektörü vb. marifetiyle dikkatleri ruhlarına kaydırılmıştı. Beyinleri sürekli psikolojilerini takip eder hale getirilmişti. Sürekli psikolojileriyle yatıp psikolojileriyle kalkıyorlardı. Artık sineğin kanat vızıltısını bile duymaya hazır bir algıları vardı. Sürekli kanat sesi dinlemek ruhu mahvederdi oysa! Buna farkındalık diyerek, ne kadar çok farkındalık o kadar iyi mesajı vererek kandırdılar gençleri...
 
Sonra sıkıntıya, bunaltıya, üzüntüye psikolojik sorun diyen eller marifetiyle kaygıları, tedirginlikleri artırıldı, ümitleri karartıldı iyice.
 
Kimse onlara hayatın temel amacı mutlu olmak değildir demedi!
 
"Mutluluklar dilerim, sonsuza dek mutluluklar" diyen gerçek dışı toplum temenni kültürümüz de onlara mutsuzluğun vahim bir eksiklik olduğu mesajını verdi hep! 
 
Bilim, kitaplar, toplum, televizyonlar...
 
Direnemediler bu kadar sese...
 
Teslim oldular...
 
İnandılar haliyle!
 
Daha küçücüklerdi çünkü. Onlar da mutlu olmaya bu kadar önem ve değer verdiler haliyle. Ufacık bedenleriyle, bu tempoya dayanamayan küçücük ruhlarıyla hep onun peşinden koştular. Koşa koşa yoruldular.
 
Çünkü sürekli boşa koşuyorlardı. Her koşu sürekli boşa çıkıyordu. Mutluluk kovaladıkça kaçıyordu. Onlar bunu kendilerine has bir talihsizlik ve kaderin cilvesi olarak algıladılar. Şanslarına küstüler, kaderlerine darıldılar. Belki ailelerinden nefret ettiler. Onları sorumlu gördüler...
 
Kimse onlara, "Bu zaten böyledir, bunda size özel bir gariplik yok, bırakın, kovalamayın" demedi. Kimse onlara mutluluğun peşinden koşmayanı gelip bulan bir mükafat olduğunu öğretmedi. Onlara sadece iki ayrı köşeden aynı anda açılan iki vananın havuzu kaç dakikada dolduracağı öğretildi.
 
İki gencecik kız mutlu değiliz diye  suya atladı. 
 
Mutluluk yoksa hayatın ne manası var diye düşündüler.
 
Bu kanıya onlara bizler aşıladık.
 
İki kız mutlu değiliz diyerek bedenlerini buz gibi suya bıraktı.Biri öldü diğeri ölümle mutluluğu bulamadığı bir dünyaya geri dönme olasılığı arasında can çekişiyor.
 
Bu daha şimdiki bilanço! Bu mantık değişmediği sürece daha çok acılar yaşanacaktır. Geri kalan gençlik şimdilik tablet bilgisayarla ve facebookla meşgul. Onlardan da sıkıldıklarında, 7 yaşında almaya başladıkları antidepresanların da işe yaramadığı gerçeği daha bariz bir şekilde ortaya çıktıkca ortaya çıkacak asıl tablo!

 



2439 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
T.C. Teheccüde Kalkmıyor - 16/01/2023
Dini Olan Devlet Tağutlaşır
7 Milyarı Kesip Doğrayacak Mıyız? - 16/01/2023
 Devamı