• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
STRESİNE SAHİP ÇIK (MALI MI)
26/04/2014
Farklı ol da, yeni bir şey söyle de ne söylersen söyle! Kim hangi mesajını nasıl algılarsa algılasın, kim hangi söylediğinden ne yönde etkilenirse etkilensin. Devir böyle bir devir olmuş!
 
Eskiden stres zararlı denilirdi, stresle başa çıkma eğitimleri verilirdi. Hala da konuyla ilgili genel yaklaşım budur! Stres bizatihi zararlıdır; öyleyse ya kontrol edilmeli ya da azaltılarak mümkünse de yok edilmeli.
 
Bu genel kabul gören klasik stres yaklaşımı stresin bize aslında mesaj veren, organizmamızı zorlayan bir yaşantıya bedenimizin "artık yeter" isyanı olduğunu yani stresin bizi uyaran, bize mesaj getiren bir dost sesi (elçi) olduğu gerçeğini yok sayıyor.
 
Şimdi de bir meslektaşımın yazdığı "STRESİNE SAHİP ÇIK" adlı yeni bir kitap marifetiyle aynı olgu farklı bir yaklaşımla ele alınıyor. Önceki klasik stres yaklaşımı stres zararlı, azaltalım derken bu yeni yaklaşım tam tersine stres zararsız, stresine sahip çık diyor! 
 
Bu kitapta stres aslında zararsız, hatta iyi yönetilirse içimizde bizi her alanda güçlü ve başarılı kılacak bir güce dönüşebilir deniliyor; bununla ilgili yollar gösteriliyor, yordam öğretilmeye çalışılıyor.
 
Klasik yaklaşım stres zararlı diyor! Onu ya azaltmalıyız ya da yok etmeliyiz diyor!
 
Bu yeni yaklaşım ise tam tersine, "Stres zararsız, o yüzden bırak onu yok etmeyi, ona sahip çık, onu dev bir güce ve imkana dönüştür, bunu fırsata çevir" diyor özetle!
 
İkisi de topluma stres gibi önemli bir mevzuda mesaj veriyor ama ikisi de birbirinin tam tersi yönde bilgilerden ve söylemlerden bahsediyor.
 
Lakin ikisi de stresin yoldaki yön gösteren bir tabela yahut bize mesaj getiren bir elçi olma işlevini ıskalıyor. Birisi ifrata diğeri de sırf yeni bir şey söyleme ve muhtemelen de dikkat çekme adına tefrite düşüyor. 
 
Biri stres zararlı, onu ya azalt ya da (mümkünse) yok et derken sana haber getiren elçiyi öldür demiş oluyor aslında! Evet, "Elçi kötü haber getiriyor sana, öyleyse elçi kötü birisi, onu ya hapse at sesini kıs ya da öldür" demiş oluyor.
 
Bu yazıya konu olan diğer yeni yaklaşım ise sana haber getiren elçiyi iyi karşıla, onla iyi geçin, elçiyle dost ol, getirdiği haberi salla gitsin diyor.
 
Oysa stres ne sırf stres olduğu için yok edilmeli ne de onla barışık olarak getirdiği haberi es geçmeliyiz. 
 
Stresin bize verdiği psikofizyolojik belirtilerle dost olabiliriz kuşkusuz. Bunları yok sayabiliriz, bu mümkündür. 
 
Peki stresin bize getirdiği, "Bazı şeyler, sözgelimi iş tempon, düşünce hataların, başarı algın, hayatının olağan dışı akışı vb. seni, ruhunu, organizmanı zorluyor" haberini ne yapacağız? 
 
Mesele sadece stresin bize verdiği psikofizyolojik tepkiler midir ki onlarla barışmakla her şeyi halletmiş olabilelim?
 
Stres zararlı değil, stres tehlikeli ve kötü değil dedik; stresin bize yaşattığı bazı belirtileri es geçtik, onlarla barıştık hadi. İyi bir şey mi yapmış olduk yani? Tek sorun stresin sesini kısmak ve onun feryadını yok etmek midir? Bu sesi baskılayarak yahut kısarak ya da daha yaratıcı işlere kanalize ederek stresi zararsız kabul ettiğimizde organizmamızın maruz kalmaya devam ettiği zorlukların birikimsel etkisini, alttan alta oluşturacağı yıkımı ne yapacağız?
 
Elçi ile barıştık hadi, elçinin sesi kötü değil dedik, onla dost olduk! Peki adım adım ilerleyen düşman ordusunu ne yapacağız? Sorun elçi iyi - elçi kötü sorunu değil ki! Sorun elçiyi yoketme yahut elçine sahipma meselesi de değil ki! Mesele elçinin bize verdiği mesaj!
 
Sen stresini azalt yahut yok et... Böylece hatalı hayat şartların ve ruhunu / bedenini zorlayan olağan dışı koşullarına aldırış etme. Ta ki sistemin iyice çökünce var farkına. Sonra da geçmiş olsun! Sen sadece sana haber veren lakin kulağını da tırmalayan sirenin sesini kıs, yaklaşan düşmanı boş ver!
 
Yahut yeni yaklaşımın dediği gibi yap, stresine sahip çık, stres yok edilmesi gereken bir yaşantı değil de! Stresini fırsata çevir... Ama verdiği mesajı görme, elçi iyi birisi diyerek elçiyle iyi geçinmeye bak sadece... Yani siren sesi kötü değil diye eline sazı al, o sesle barış, birlikte orkestra oluşturun, kulak tırmalayıcı sesi melodiye dönüştürün!
 
İyi tamam da sirenin haber verdiği gerçek ne olacak? Siren bana haber veriyor, düşman ilerliyor, biran evvel tedbir al diyor; bu gerçeği ne yapacağız?
 
Siren kötü değil, sirenine sahip çık! Gerisini boş ver... 
 
Stres bir ikazdır. Sorun stresin kendisi değildir; sorun stresin bize verdiği mesaj, getirdiği haberdir. İyi yahut kötü olan budur. Elçinin iyisi kötüsü olmaz. Elçiye yoğunlaşıp mesajı unutturuyorlar. Oysa sirenin sesine değil; bu sesin bize verdiği mesaja, bu sesin esas anlamına kulak verilmelidir. Böyle bir durumda stres zaten kalmaz. Çünkü haberi ulaştıran elçi şayet mesajının alındığını görürse daha orada durmaz, çeker gider.
 
Bu yeni yaklaşım bize stresten korkma diyor. Kalsın, sen onu fırsata çevir diyor. Bize tavsiye edildiği gibi yaparak stresimize sahip çıkacaksak zaten stres bizde kalacak demektir. Kalacağına göre biz stresin bize getirdiği mesajı anlamamışız demektir. Sadece stresin belirtileriyle dost olmuş, bunu yeterli görmüşüz demektir. Stresi anlasak bizde kalmaz ki, maksadına ulaşır ve çeker gider!
 
Tekrar ediyorum; sorun bizatihi stresin kendisi değildir; sorun onun getirdiği haber, onun bize verdiği mesajdır. Sorun o habere uygun manevra yapıp yapmadığımız sorunudur!
 
Stresle barışacaksak, stresimize sahip çıkacaksak onun getirdiği yönde manevra yapmamışız ve yapmayacağız demektir. Çünkü onun getirdiği yönde manevra yapacak olsak o strese sahip çıkamayız, çünkü o stres yani elçi işi bittiği için çekip gidecektir.
 
Stresimize sahip çıktığımıza göre habere değil de elçiye sahip çıkmış, getirdiği haberi anlamamış, sadece elçinin sesini tıkamış ve elçiyle dost olmuşuz demektir. Oysa sorun elçi ile dost olmak yahut elçi ile savaşmak sorunu değildir; sorun adım adım yaklaşan ve gerek ruhumuzu gerekse bedenimizi adım adım tüketen düşmandır (yani koşullar, şartlar, bünyemize ağır gelen her şeydir). Sorun buna karşı tedbir alıp almama sorunudur. Sorun sirenin sesi iyi - kötü sorunu değildir. Sorun yaklaşan düşman için ne yaptığımız, harekete geçip geçmediğimiz sorunudur.
 
Stresimize sahip çıkacaksak yani siren sesini hoş göreceksek ve stresimize sahip çıktığımıza göre siren sürekli çalmaya devam edecekse biz karşı karşıya olduğumuz tehdide karşı hiç bir adım atmamış, hiç bir tedbir almamış, sadece sirenin sesiyle yatıp sirenin sesiyle kalkmaya devam etmişiz demektir. Yeni yaklaşım bizi bu hatanın kucağına itiyor. Önceki bizi yolun sağından uçuruma yuvarlıyordu bu ise solundan itiyor şarampole...
 
Stres bize mesaj veren, haber getiren bir dosttur. Dost olması demek o halde stres bizde sürekli kalsın demek değildir. O haberini verip çekip gidecek olan, sürekli kalması sağlıklı olmayan bir dosttur. Tıpkı bir misafir gibi. Misafir bir amaçla gelir, vakti dolunca da gider. Stresine sahip çık demek misafir iyi birisi diye onu evimizde sürekli yatıya bırakmak demektir. Oysa doğru olan evvela stresin bize verdiği mesajı anlamak, sonra da buna uygun manevra yapmaktır. Böylece stresimize sahip çıkmadan onu geldiği yere geri göndermektir.  
 
"Stresine sahip çık" demek stres mesaj falan vermiyor, üstelik stresin bir tehlikesi de yok, o halde stresin sende kalsın demektir. Hayır bizde kalamaz stres. Çünkü o mesaj vermek için geldi, mesajınıverdi ve şimdi onun gitme vakti.
 
Özetle; Stresimize sahip çıkıyorsak stres bizde sürekli kalacak demektir. Stres bizde sürekli kalıyorsa biz stresin verdiği mesajı anlamamış, dolayısı ile de ilgili yönde manevra yapmamışız demektir. Bu durumda stresin psikofizyolojik belirtileriyle velevki dost olsak bile bizi uyardığı tehlikeye karşı gereken tedbiri alamadığımız için bir süre sonra ruhen ve bedenen büyük bedeller ödemek zorunda kalmamız kaçınılmaz olacaktır. Tıpkı ağrı zararsızdır, ağrınla dost ol mesajı yüzünden (ağrıyı doğru okuyup da gereken tedbiri almadığımız için) alttan alta ilerleyen apantisitten zehirlenmek gibi.


1927 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
T.C. Teheccüde Kalkmıyor - 16/01/2023
Dini Olan Devlet Tağutlaşır
7 Milyarı Kesip Doğrayacak Mıyız? - 16/01/2023
 Devamı