ÇOCUKLAR KAYBOLABİLİR, SİZ BULMAK İÇİN TEDBİR ALIN

Site Bilgi Panosu

“Eğer bir şey öğrenebileceksem en kötü düşmanımı dinlemek için yirmi mil yürürüm.” Gottfried Leibniz

Önerilen Linkler

Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net

ÇOCUKLAR KAYBOLABİLİR, SİZ BULMAK İÇİN TEDBİR ALIN

29/04/2014

< Ülkemiz uzmanlarına has bir çözüm önerisi: "Çocuklar kaybolabilir. Siz en iyisi mi onları bulmak için tedbir alın!" Batılı bir birey buna sırtıyla güler. Ama biz kanıksadık bunları, sadece halimize gülüyoruz artık >

"İşte ülkemizin halka yol gösteren aklı evvel uzmanları"

"5 - 6 yaşındaki ufacık çocuklar kayboluyor, kimi işkenceyle kimi de tecavüze uğrayarak öldürülüyor. Uzmanlar internetin rolünden ve internetin doğru kullanılmasından bahsediyor. Suçu sadece ailelerin sırtına yıkıyorlar. 5 - 6 yaşındaki çocuklar sanki internet kullandıkları için kandırılmış ve kaçırılmış!

Bu konuda ilgili bakan ne diyor peki?

Kayıp çocuklarla ilgili olarak aileden sorumlu bakan gülümseyerek masasına geçiyor ve şu öğüdü veriyor: "Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin!" Düşünebiliyor musunuz, koca bakan bunu öneriyor. Şaka gibi. Ama gerçek... Sorun çocuklarımızın çığlık atmayı bilmemesi demek ki. Suç bu eğitimi vermeyen anne babalarda öyleyse! Çığlığın tehlikeli durumlarda otomatik olarak devreye giren bir refleks değil sonradan öğrenilen bir davranış biçimi olduğunu bilmiyormuşuz demek ki! Üretilen ve önerilen çarenin vahametine mi yanarsınız neye, hangisine, hangibirine... Allah'ım bu ülkede aklını kaybetmemek büyük bir nimet!

Uyuşturucu satıcıları okulların önünde cirit atıyor. Sokaklar serseri ve sapık dolmuş, ama tek suçlu var: Aile... Tüm nasihatler hep ailelere yönelik... Üç beş beylik lafla aileleri uyar, olsun bitsin bu iş! Sonrası kaderdir artık!

Uzmanlar devam ediyor müthiş önerilerine! "6 ayda bir çocuğun güncel resmi çekilmeli" diyor birisi! "Son giydiği elbiseyi unutmayın" diyor bir başkası! Yani çocuklar kaybolabilir, önemli olan bulmaktır mesajı veriliyor!

Bir çocuk niye kaybolsun?

Bu normal bir şey midir?

Devletin asli görevi can ve mal güvenliğini sağlamak değil midir?

Niye tüm öneriler adeta, "Kaybolmak normaldir. Önemli olan bulmaktır" der gibi kaybolmanın normal bir şey olduğunu anlatma ve ısrarla bunun mesajını verme yönünde? Anormal olan bir çocuğun kaybolması, kaçırılması, buna izin verilmesi, bu konuda gereken tedbirlerin alınamaması değil midir?

Diğer taraftan ülkemizde çocuklar kaybolmuyor, çocuklar kaçırılıyor. İkisi arasında dağ gibi fark sürekli karanbole gidiyor. Kaybolmak ayrıdır kaçırılmak, kandırılmak, götürülmek ayrıdır. Kaybolan çocuklar ya bulunur ya da başlarına doğal şartlardan ötürü bir şeyler gelir en fazla. Oysa bu çocuklar insan eliyle katlediliyor, işkenceye ve kötü muameleye maruz bırakılıyor. Şiddeti bile kadına - erkeğe - doktora - öğretmene şiddet diyerek ayrımcı ve yanlış bir üslupla tanımlayan uzmanlarımız bu hayati ayrımın da henüz farkında değil.

***

Bir çok porno sitesinde aralarda çaktırmadan çocuk pornosu reklamı oluyormuş! Twıtırı kapatan, youtube güç yetiren resmi makamlar porno erişimlerine neden gerekli alakayı göstermiyor acaba?

Porno sektörünün sürekli daha fazlayı öne çıkaran ve sınırsız bir doyumu hedefleyen maksatlı kurgusu çocuk pornosuna yatkınlık zemini hazırlıyor. Porno sektörü sunduğu vahşi porno görüntüleriyle insanlıktan uzaklaştırıyor. Merhameti vs. yok ediyor. İnsana saygıyı aşındırıyor. Kadını (ve kız çocuklarını haliyle) basit bir haz nesnesi olarak kodluyor bilinçaltlarına! Doyumsuz bireyler üreterek saldırgan, vahşi, merhametsiz ve sadist bireyler inşa ediyor.

Porno sektörü cinselliği şehvete ve hayvani tatmine indirgeyerek, içindeki insanca duyguları yok ederek tatminszilik aşısı yapıyor kitlelere! Çocuk kaçırmalarında çocuk pornosu eğilimlerinin ve oluşturulan cinsel hedef sapkınlıklarının rolü büyük...

Çünkü duygudan yalıtılmış ve sadece sonucu, sadece bedensel doyumu hedeflenmiş bir cinsellik tatminsizliği körükler, arayışları besler. Porno izleme alışkanlığı zihinlerde "seyretme ve haz" ilişkisi kurar; "icraat ve haz" şeklinde olması gereken doğal ilişki örgüsünü zayıflatır. Bu ise gerçek yaşamda beklenti kaybına, hayal kırıklıklarına, tatminsizliklere, en çok da uç ve sapıkça arayışlara sevk eder.

Heyhat! Bir gazete Gizem'in öldürülme sebebinin kan dondurucu olduğunu yazmış. Bir çocuğun öldürülme sebeplerinden hangisi kan dondurucu değildir ki!

Heyhat!

Yine ünlü ve etkin bir siyasetçi katıldığı bir programdaki konuşmasında Aydın Doğan grubunun yayın ilkesini ve dizilerinin başarısını övüyor, "Güzel yapımlarınızla - dizilerinizle dünyaya nam saldınız" diyor.

Kusura bakılmasın! Bu ülkeyi başta Aydın Doğan medyası olmak üzere aynı çizgide yayın yapanların dizi ve filmleri bu hale getirdi biraz da!

Dizileri dikkatle izleyin: Sürekli asabi konuşan, agresif tavırlı, gergin, huysuz, sert, kaba, sürekli onur kıran, saldırgan tavırlı dizi oyuncularıyla toplum psikolojisi ve insani değerler allak pullak edildi. Sürekli laf sokan, üst perdeden konuşan, imalı, gerilimli, ters, ukala çıkışları olan özel seçilmiş karakterler; hayatın sadece aşk, ihtiras, fitne, acımasızlık, çekişme, alt etme, hile ve desise meydanı gibi sunan ucuz konulu yoz ve maksatlı diziler...

***

Bu arada dua ataletimizin kamuflajı olmamalıdır. Bir facebook kullanıcısı diyor ki:

"Hala da ''Allah'ım sen hiçbir aileye bu acıyı yaşatma'' diye dua edenler görüyorum...Kim bilir kaç milyarıncı boşa edilen dualar." (Neteist)

Ne kadar da doğru! Dua insanın yapacaklarının yerine geçmez. Dua ihmal ve ilgisizliği örtmez. Dua bizlerin sorumluluğunu hafifletmez. Dua bizleri mesuliyetten kurtarmaz. Dua üzerimize düşen yapıldıktan sonra yapılırsa duadır. Yoksa oturduğumuz yerden üç - beş kelamla ettiğimiz şey dua değildir; olsa olsa suçu üzerimizden atarak ferahlanma çabası ve topu taca yollama manevrasıdır.