EY HALKIM ALDATILDIK

Site Bilgi Panosu

“Eğer bir şey öğrenebileceksem en kötü düşmanımı dinlemek için yirmi mil yürürüm.” Gottfried Leibniz

Önerilen Linkler

Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net

EY HALKIM ALDATILDIK

21/10/2014

EY HALKIM ALDATILDIK!

Uzun zamandır kafa yoruyorum! Psikiyatri kitaplarında bile açıkça hastalık yazmadığı, bozukluk olarak geçtiği halde halkı hastasınız, ilacı da şu diyerek aldatmış! Biyoloji aynı şekilde Allah yok, sizi balçık yarattı diyerek kandırmış! İlahiyat alanında da benzer bir aldatış zan ve hurafenin vahyin önüne geçirilmesi suretiyle olmuş! Bu yüzden şunu diyorum: İnsanlık tarihi derin aldatışların ve derin aldanışların ahenkli serüveninden ibarettir.

İnsanları aldatmak onları aldatıldıklarına ikna etmekten her zaman için çok daha zordur! Çünkü aldatılmak gizli aşığı olduğumuz egomuza ağır gelir. Bunu bir türlü hazmedemeyiz! Aslında bu insan ilişkilerindeki aldatılmada da böyledir. Bir eşin yahut partnerin aldatmasında yaşanılan acının yüzde ellisi bu eylemin kötü bir şey olması kaynaklı ise de kalan yüzde ellilisinin esas nedeni bunun egomuza ağır gelmesidir.

Uzun zamandır araştırıyorum! Birçok alanda aldatılmışız! Hem de bu o kadar açık ki! Ancak çoğu insan yine de bunu kabul edemiyor! Çünkü bunu kabul etmeye yanaşmayan, bunu hazmetmeye henüz hazır olmayan, zaman içinde dağ gibi büyüyüp ruhumuzun baş köşesine yerleşmiş güçlü bir egomuz var! Ayrıca gerçeği kavramada aklımızı kullanmanın yeterli olamayacağına inandırılmışız! Aklımız "Evet kandırıldın" dese de onun bu sesini yeterli bulamıyoruz bir türlü!

Oysa aldatıldığımızı anlamak çok basit! Bunun için ilkokul birinci sınıf düzeyinde bir kavrayış bile yeterli! Allah'ın dediğini yaparak aklımızı kullanmak kafi!

Allah kitabında "Onların çoğu ancak zanna uyar" diyor! Yine bir başka yerde "Sadece sana vahyolunana (Kur'ana) uy" diyor! Daha bu minvalde birçok ilahi hüküm var!

Düşünüyorsunuz:

Hadisler yüzde yüz kesin midir? Hayır! En sahih denilen kitaplarda bile yüzlerce akla ziyan hadis (söz) varsa diğer hadislere yüzde yüz kesin denilebilir mi? En iyi korunmuş olması gereken ve yüz bin kişinin dinlediği bir veda hutbesi bile günümüze üç ayrı formda gelmiş ise bu mümkün olabilir mi? O halde hadisler kesin değildir. Peki kesin olmayan bir şeyin Kur'an literatüründeki adı nedir? Zandır! Allah ne diyor? Zanna uymayın diyor! Sadece sana vahyedilene yani sadece vahye uy diyor! Bu apaçık gerçeği bile göremeyenlere, ayeti duyduğunda sanki yokmuş gibi yapıp sırtını dönenlere, şartlanmışlığı aklından ağır basanlara bu gerçeği anlatamıyorsunuz! Oysa mesele ne kadar da açık ve basit değil mi? Zan olan ilahi değildir! İlahi olmayan din olamaz! Kesin olmayan her şey zandır! Bu kadar basit işte!

Müçtehit, içtihat deniyor sonra! Bunlar kesin bir bilgi mi diyorsunuz? "Görüş, yorum, alimlerin yorumu" deniyor! Görüş ve yorum kesin olabilir mi? Zaten kesin olmadığı için alim sayısınca ayrı görüş ve yorum çıkmıştır ortaya! Peki kesin olmayanın adı neydi dinimizde? Zan! Allah ne diyor bu hususta? Zanna uymayın! Öyleyse anlaşılmayan ne var? Sadece sana vahyedilene (sadece ilahi mesaja) uy denilen bir dinde görüş, yorum, çıkarım din olabilir mi? Olmuş işte!

Tefsir deniyor, tevil deniyor yine! "Meşhur alimin tefsiri bu" deniyor! Çok büyük alim deniyor! Eyvallah! Alimin büyüklüğü küçüklüğü değil benim derdim! Bir alimin çok büyük olması yapılan beşeri bir işi ilahi yapar mı? Yapılan iş asıl mesele! Tefsir kesin midir peki? Hayır! En basitinden kesin olsa bu kadar çok tefsir çıkmazdı meydana! Kesin olmayan şeyin Allah nazarındaki sıfatı neydi? Zan! Onların çoğu neye uyar diye uyarıyor Allah? Zanna! Öyleyse bu meselenin anlaşılamayacak nesi var?

Tarikatta şöyle, tasavvufta böyle!

Mezhepte şöyle, bizim cemaatte böyle!

Hiçbirisinin temel dayanağı sadece ve sadece saf ilahi vahiy değil! Çoğunun kaynağı rivayet, gelenek, içtihat, görüş, yorum yani zan! Allah "Dini parça parça ettiler" diyor, eleştiriyor; kimse üzerine alınmıyor!

Bunu böyle uzatabilirsiniz ama mevcut gerçek hiç değişmez! Gerisini bu örnekler bağlamında siz tahayyül edin!

Bakın bu kadar basit ayrıntıları ben derin ilmimle değil aklımı kullanarak fark ediyorum! Zaten sorun da burada! Din işinde aklı kullanmaktan çekinmemizde! Çünkü bizi bu konuda böyle şartladılar. Dini derin ilim işi gibi yansıttılar. Biz de haliyle "İlmimiz derin değil, geriye bir tek aklımız kalıyor, onla da bu iş olmaz" diyerek uzak durduk anlama çabasından! Hem aklın "kuru akıl" sıfatı takılarak değersizleştirildiği bir toplumda akıl kullanılmaya değer bulunabilir mi?

Sonuç çok açık!

Allah onların çoğu ancak zanna uyar diye eleştiriyor, yani zanna uymayın diyor! Din işinde kesinlik esastır, kesin olana uyun sadece diyor! Kesin olan sadece vahiydir diyor bize!

Bununla da yetinmiyor!

"Sadece sana vahyolunanan uy" diyor peygamberimize (haliyle bize)! Bunu ayrıca açıkça da ifade ediyor! Hem de bir çok ayette!

Sadece sana vahyolunana uy yani vahiy dışında hiçbir şeye uyma, onları dikkate alma diyor bize!

Bunlara rağmen hala anlamamaktaki manasız ısrar, diğer bir tabirle kuru inat devam ediyor!

Ama...

Fakat...

Lakin...

denilmeye, diller eğilip bükülmeye devam ediyor! Belki de buna şaşırmamak lazım geliyor, kim bilir!

Çünkü bu gerçeği de haber veriyor Allah:

"Onların çoğu şirke bulaşmadan iman etmez" ilahi mesajıyla! Ayrıca onların çoğu akıl etmez, onların çoğu düşünmez, onların çoğu Kur'andan yüz çevirdi, onların çoğu öğüt almaz, onların çoğu hak söze kulak kabartmaz diyen bir çok ayetle!

SONUÇ

"Peygamberimizin tek kaynağı Kur'andı!

Senin Kur'an dışında kaç kaynağın var?

Hani senin rehberin peygamberimizdi?"