Ben artık iyice kanaat getirdim ki Kur'andan korkuyorlar!

O yüzden kitleleri asırlardır mesajına (mektuba) değil de lafzına (zarfına) muhatap ediyorlar.

Korkuyorlar çünkü Kur'an sadece uyarıcı değildir, aynı zamanda furkandır; ayırt eder, böylece batılı civa gibi açığa çıkarır! Bazı şeylerin açığa çıkmasından korkuyorlar. En çok da Kur'ana rağmen kurdukları dinin!

Bu yüzden ne yapıp ediyorlar, ya bu mektuba ulaşılmasını önlemeye çabalıyorlar ya da direkt (aracısız) ulaşılmaması için savaş veriyorlar.

İşte bu yüzden, Allah'ın mufassal, detaylı, mübin, açık dediği bir kitap hakkında hiç sıkılmadan çıkıp, "Kur'an zordur, on ilim bilmek lazım, kıraat, tecvit, Arapça gerekli, herkes anlayamaz, tefsirsiz olmaz" vs diyorlar zaten!

Bu nedenle, Allah açıkça "Kur'an noksansız, orada her türlü örneği verdik, onu detaylıca açıkladık, hiç bir şeyi eksik bırakmadık" dediği halde Kur'anda her şey yoktur diyor; böylece kitleleri başka kitaplara mahkum hale getiriyorlar. Orada inşa ettikleri beyinler daha saf vahyi yalın manada anlayamaz, anlasa bile kabul edemez hale boşuna mı geliyor sanıyoruz!

Sanki orijinali Türkçeymiş gibi hadisleri Türkçe, Kur'ana gelince ise Arapça okumaya ve okutmaya işte bu sebeple devam ediyorlar.

Bir kere olsun hadisleri herkes anlayamaz demedikleri halde sıra Kur'ana gelince hemen herkes anlayamaz demeye işte bu sebeple başlıyorlar.

Abdestsiz olmaz...

Bel altında olmaz...

Türkçesi olmaz...

Senin anladığın manada olmaz, o ayetin batıni manaları...

Olmaz da olmaz...

Daha böyle yığınla engel var, Kur'anın önünde! Her şey hepimizi Kur'andan uzak tutabilmek üzerine kurulmuş!

Bu yüzden Kur'anı önüne alıp da sadece saf ilahi mesajı tebliğ eden tek bir hoca dahi göremezsiniz! Her bir ayet üzerinde en az elli çift beşeri laf etmeden, kendi sözleriyle meseleyi eğip bükmeden, işin içine az yahut çok nefislerini katmadan diğer ayete geçmezler. Peygamberimiz bile elçiyken onlar bu işlevin bile daha ötesine geçerler. Şayet arada sırada sıra Kur'an okumaya gelirse tabi! Metotları bol ilahi kelam, az beşeri laf değil; bol beşeri laf, az ilahi kelamdır genellikle!

Şeytan Allah'a "Ben senin hak yolunun üzerine pusu kuracağım" diye boşuna dememiş! Pususunu hakikaten de hak yolun üzerine kurmuş! Oraya kim yönelirse ona anında çelme takıyor. Elli çeşit çelme tekniği var şeytanın!

Ramazan ayındayız! Kur'an ayı! Yine Kur'an göremiyoruz hiç bir yerde! Yine saf ilahi mesaj dökülmesi gereken dillerden edebi dizeler dökülüyor. Evliya kıssaları Kur'andaki kıssalardan daha çok yer buluyor ekranlarda! Kendisine atıf yapılan şiir sayısı ayet sayısından hiç de az değil!

Ya hikaye anlatıyorlar ya menkıbe! Ya edebi kapasitelerini konuşturuyor, çoğu beşeri olan kelamlarla sohbet ediyorlar ya birbirleriyle hüküm yarışına girerek sürekli dini tartışıyorlar! Ya her yıl aynı soruları belki yirminci kere cevaplamaya devam ediyorlar ya acıklı ezgiler dinletiyorlar. Kur'an dendiğinde de en fazla bir kaç ayeti sadece Arapçasından telaffuz edip geçiyorlar! 

Okuyup manasını verdikleri ayetler de on yıllar geçtiği halde hiç değişmiyor. Ramazanın önemi, yardımlaşma duygusu, namazın fazileti, kurban kesmenin hikmeti, haccın fazileti vs... Tevhidle, şirkle ilgili daha hayati ayetlere bir türlü sıra gelmiyor. 

Camilerde yahut ekranlarda... Ya da gittiğiniz sohbetlerde... Farklı binlerce hoca dinleyin, sonra da üzerine Kur'anı sadece bir kere okuyun; çoğu ayetle ilk defa tanıştığınıza, özellikle dinin ruhuyla, tevhidle vs ilgili ayetlere hayatınızda ilk defa şahit olduğunuza tanık olacaksınız! Kur'an adı altında Kur'ana perde olunduğunu anlayacak, ilahi mesaj adlı dini sohbetlerin vs. ilahi mesajın önüne paravan yapıldığına tanıklık edeceksiniz.

Velhasıl sadece evlerimizde, camilerde değil; Kur'an ayı denilen ramazanda bile Kur'ana yani ilahi mesaja bir türlü sıra gelmiyor!

İlgili konulardaki diğer yazılarım için: www.dinsadecevahiydir.com