TESPİT: İLAÇ FİRMALARINA PARA CEZASI İLAÇ FİRMALARINA YÜKSEK CEZA HİKAYESİ Sağlık alanında kanıksanmış bir skandal klasiği daha: “Dünya ilaç devlerinden İsviçre kökenli Roche, kısa adı EMA olan Avrupa İlaç Ajansı (European Medicines Agency) tarafından 19 ilaçla ilgili on binlerce yan etkiyi uygun şekilde bildirmediği iddiasıyla yasal takibe alındı. Bu, EMA’ nın ilgili kanunların yürürlüğe girmesinden beş sene sonra bir ilaç firması aleyhine açtığı ilk ‘ihlâl davası’. Dünyanın en büyük kanser ilaçları üreticisi olan Roche’ un suçlu bulunduğu takdirde Avrupa’ daki bir senelik satış gelirlerinin yüzde 5’ ine varan miktarda yani 700 milyon dolara yakın ceza alabileceği bildiriliyor.” ... Sıfır hatanın ve sıfır toleransın olması gereken alanların başında sağlık sektörü geliyor. Aslında sağlık için sektör kelimesini kullanmanın da son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü psikolojideki çağrışımsal yakınlık ilkesi gereği sağlık ile sektör kelimesini sürekli yan yana kullanmak (islam ve terör kelimeleri gibi) bir süre sonra bu özel alana ticari bir ekonomi işi gibi bakma algısı ve duygusu geliştirilmesine yol açıyor. Nihayetinde kavramlar algıları, algılar duyguları, duygular da tepkileri belirliyor. Böylece önce ilgili konudaki algılarımız, akabinde duygularımız bozuluyor. Sonunda da meseleye dair yaklaşımlarımız ve davranışlarımız kökten dönüşüme uğruyor. Algılarımız, haliyle tepkilerimiz yönetiliyor. İlaç gibi sıfır toleransın olması gereken bir alanda yaşanabilen suistimallere yüksek para cezası vermek önleyici değil, bilakis teşvik edici oluyor. Çünkü bu fahiş ceza söz konusu suistimalle elde edilen kazancın yanında devede kulak kalıyor. Haliyle bu fahiş cezalar; duyulmazsa yüksek kar elde edeceğini, şayet deşifre olursa da en fazla kardan zarar edeceğini iyi bilen global ilaç tüccarlarının yaklaşımlarında en ufak bir değişim yaratmıyor. O sebepledir ki son yıllarda bu sahada her yıl mutlaka birkaç benzer olguyla karşılaşıyoruz. Yüksek ceza paravandır İşin daha da vahim tarafı ise bu fahiş cezalar daha etkili diğer cezaların önünde paravan rolü oynuyor. Bu kadar mebla ödeneceğini duyan kimseler mesela hapis cezası başta olmak üzere daha başka etkili cezaların devreye sokulması yönünde en ufak bir serzenişte yahut talepte bulunamaz hale ge(tiri)liyor. Böylece bu cezalar hem caydırıcı olmuyor, hem de daha başka etkili cezaların önünde paravan oluşturarak ilaç firmalarına hizmet ediyor. Dikkat edin İlaç firmalarının hemen hemen hiç birisinin mahkemelerce verilen ceza ücretinin yüksekliğinden şikayet ettiklerini duyamazsınız. Çünkü bu meblaların yüksek olması olası hapis türünden daha başka cezaların devreye sokulması arayışlarını önlüyor. Bu nedenle onlar hapis yolunu tıkadığı, “Adamlar dünyanın cezasını vermiş baksana, daha ne yapsınlar” duygusu oluşturduğu için bu cezalara daha dünden razıdırlar. Sonuç Bu “yüksek” ceza uygulaması (ki 3 - 5 milyar dolar bize göre yüksek bir paradır. Bu rakam global bir ilaç şirketinin bütçesinde orta halli bir devlet memurunun yıllık ödediği motorlu taşıtlar vergisi kadar bir ağırlık oluşturur); Duyulmazsa ne ala diyen, duyulursa da en fazla kardan zarar edeceğini düşünen firmalar için caydırıcı bir işlev görmüyor. Yüksek ceza göz boyuyor, kimsenin aklına hapis türünden daha başka, daha etkili cezaların gelmemesine zemin hazırlıyor, bir nevi narkoz etkisi yaratıyor. Böylece insan sağlığı üzerindeki hayati suistimaller bir türlü bitmiyor. Derken zamanla, sağlık işinde de hataların olabileceği, bunun gayet olağan bir durum olduğu algısı besleniyor. (Bu algı ilaçların saklanan yan etkilerinden çok daha tehlikelidir). İnsan hayatına kasteden herhangi bir mahalleli hapisle cezalandırılırken ilaç yoluyla daha geniş kitleleri riske atanlar paralarının gücüyle işlerine kaldıkları yerden devam edip gidebiliyorlar. Son dönemdeki moda tabirle, sağlıkta da sıçan geçtikçe yol olma olgusu son sürat devam ediyor. Psikolog İzzet Güllü |
2356 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |