SAĞLIK: DEVRİMİN İSPATI KIRMIZI KOLTUKLAR SAĞLIKTA DEVRİMİN İSPATI: KIRMIZI RENKLİ DERİ KOLTUKLAR Sosyal güvenlikten sorumlu devlet bakanı açıklamış: “Ülkemiz bütçesinin 1/7’si sağlığa ayrılıyor” Buna ülkemizde, “Bak bizim alanımız ne kadar da önemliymiş, görün, yaaaaa…” diye düşünüp sevinecek kişilerin hiç de az olmadığını düşünüyorum. Kişisel kaygıların millet kaygısından, mesleki olanların da ülke ve gelecek endişesinden daha fazla olduğu bir yerde ve devirde yaşıyoruz ne de olsa! Hikayedir gerçi. Ancak bir gerçeği anlatır. Bir kişi ölür. Arkadaşının ölmeden evvel ki vasiyeti ilk gece yanında bir arkadaşının kalması yönündedir. Hamal olan arkadaşı buna razı olur. O ilk gece sorgu için gelen melekler, “Nasıl olsa mevta artık burada, hazır buradayken seni biraz soruşturalım” derler. Velhasıl sabaha dek sırtında yük taşıdığı tek bir ipin hesabını veremez. Kan ter içinde çıkar sabaha. Ertesi gün mezardan çıktığında bu iş için ücret vermek isteyen aile yakınlarına, “Ben bir ipin hesabını veremedim, bana para falan vermeyin” diye cevap verir. Bu hikaye darbı mesel olabilir lakin taşıdığı mana dinen doğrudur. Peki gereksiz yere yazılan, gerekmediği halde doktora giderek ilaç vb. sarfiyata neden olanlar, Toplumu sadece, “Şunlar şunlar varsa hastasınız, hemen doktora koşun” diyerek korkutanlar, ancak ne hastalıktır ne değildir, her belirtide hemen hastaneye koşmak gerekir mi, kaldı ki tedavi = sadece ilaç demek midir vb. konularda yeterince aydınlatmayanlar, ayrıca hatalı tedavi sisteminin düzeltilmesi için gereken adımları bir türlü atmayanlar bu hesabı nasıl verecektir? Bazı alanlarda iyi işler yapmak esas yapılması gerekenlerin yapılmamasını mazur göstermek için yeterli olacak mıdır? Hastalıklar patlamadığı, toplu salgınlar falan yaşanmadığı halde sağlık giderlerinin ülke bütçesinin 1/7’sine çıkması hadi bu dünyada, “Sağlığa ulaşım kolaylaştı” falan denilerek izah edilebiliyor, bu yarın huzuru mahşerde ne ile izah edilecektir? “Halkın tedavi imkanlarına kolay ulaşımı…” ibaresi bu fahiş oranın izahı için yeterli olabilecek midir? Peki bunca kaynak ayrılmasına karşın hastaneye başvuruların düşmemesi, bilakis sürekli artması nasıl izah edilecektir? “Halkın kolay ulaşımı…” mı yoksa olması gerekenden fazla yapılan harcama yani kamu hakkı mı daha önemlidir denilirse nasıl cevap verilecektir! (Kaldı ki eskiden de kolay ulaşılıyordu, sadece üç beş dakika daha fazla sıra bekleniyordu hastanelerde. Şimdi hastaneye uçakla gitmiyor kimse, yine karadan, yine sıra alarak gidiyor millet). Şeytan insana kabahatlerini süslü gösterirmiş. O yüzden hiçbir kimse yaptığı yanlışı ben yanlış yapıyorum diyerek yapmaz. Her hatanın ve yanlışın mutlaka vardır bir savunması, bahanesi. Ancak önemli olan bunun hak katında ne kadar geçerli, ne denli kıymetli olduğudur. En basitinden, “100 kişiden ancak 12'sine doğru teşhis konuluyor” denilen bizim ruh sağlığı alanında hala bu sağlık terörüne tek bir çıt yok! Bu bilimsel veriyi ben yıllardır haykırıyorum üstelik, ne diyorsun, sahi mi yahut yalan söylüyorsun diye soran da olmadı hiç! Her şey olması gerektiği gibi olsaydı bu “sağlık cinayetine” ses çıkarmayanlar (yetkililer, ilgili akademisyenler, uygulayıcılar vs) millet sağlığını tehlikeye atmaktan, ülke bütçesine gereksiz yere maliyet çıkarmaktan, bir sağlık gaspı yaşanırken yıllarca susmaktan soruşturma açılırdı. Unvanları bile alınırdı, ellerinden. Demek ki sağlık işi o kadar da önemli ve riskli olmayabiliyor yeri geldiğinde! “Sağlık riskli ve ciddi iştir” sloganı sadece sahte bir hekim diş falan çekerse ancak o zaman yeri yerinden oynatmak için bahane demek ki! Bir mesleğin mesleki varlığına ve kazancına bir tehdit oluşmasın yeter ki, toplu ve rutin vahametler yıllarca sürsün isterse! Bu işlerin başka türlü izahını yapmak kolay değil, aksi halde! Ülkemizdeki zihniyet ne yazık ki hala bu! Sağlık giderleri bütçenin 1/7 ‘sine çıkmış! Buna üzülmek şöyle dursun, ancak seviniriz biz! 100 kişiden 12’sine doğru teşhis konuluyormuş! Buna sesimizi bile çıkarmayız! Bizim doktorumuz işini bilir deriz en fazla! Sağlık giderleri arttığı halde sağlık aynı oranda artmıyormuş, bilakis hasta sayısı katlanıyormuş! Bunu asla sorgulamayız bile. Büyüklerimizin mutlaka bir bildiği vardır der geçeriz! Ne önemi vardır ki bunların! Yeter ki hekim olmayan biri kerpetenle ağızdan tek bir diş bile çekmesin, bitkisel ürünler bile mutlaka eczanelerde satılsın, psikologlar konuşarak halk sağlığını tehlikeye atmasın, yeter! Binalar değişiyor, hastanelerin bekleme salonları kırmızı renkli deri koltuklarla döşeniyor, kapıda numaratörler hasta isimlerini gösteriyor ya, demek ki doğru yoldayız! Psikolog İzzet Güllü |
2441 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |