• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
RUHSAL TEDAVİ: YANLIŞ YOLDAKİ DOĞRU ÇABA

YANLIŞ YOLDAKİ DOĞRU ÇABA: MEVCUT RUHSAL YARDIM UYGULAMALARI

Yanlış yoldaki her adım velev ki doğru dahi olsa bizi ancak gideceğimiz yerin zıddına götürür. Adımlarımızın hızı arttıkça gideceğimiz yere yaklaşmayız; bilakis oradan daha da uzaklaşmış oluruz.

Günümüzün modern psikiyatrik yardım anlayışı yanlış yolda gidiyor. Haliyle yürüme hızını falan artırmakla kişileri daha çabuk hedefe götüreceğini vaat ediyor. Ancak yanlış yolda adımların hızlanması vs. bizim sadece ve sadece gideceğimiz yere olan uzaklığımızı artırıyor.

“Modern psikiyatri bizi tedavi etmiyor; bilakis hasta ediyor.”

Bu tespitim çok ciddi bir isnat! Laf olsun diye söylemiyorum bunu; ağzımdan çıkanı kulağım duyarak iddia ediyorum. Sadece kuru kuru iddia da etmiyorum; bunu farklı yazılarımda değişik açılardan ispat da ediyorum.

İşte bir ispatı daha:

Bir okuyucu attığı mesajda, “Hocam yıllar boyu panik atak tedavisi gördüm. Ancak bu tip sorunların hastalık olmadığını anlatan yazılarınızı okuyunca rahatladım” diye yazmış. Bu rahatlama sadece söz konusu okuyucuya has istisna-i bir durum değil. Bu okuyucu yazdıklarıma inandı ve rahatladı.

“El alemin akıllısı sen misin, koca sektör başka söylerken sana neden inanalım ki” demez, yaşadıklarınızın hastalık olmadığına inanabilirseniz şayet, hepinizi temin ederim ki siz de rahatlarsınız. Ondan da önemlisi, yaşadıklarınızın hastalık olmadığını kabul ettiğiniz andan itibaren olmayan hastalığınızdan kurtulur; iyileşirsiniz de.

Evet, akıl hastalıkları dışındaki tüm psikiyatrik denilen sorunlarınızdan mevcut tedavi yaklaşımları ile değil; “Hastaymışım, adı da şuymuş” inancınızı terk etmekle, yerine hasta olmadığınıza dair yeni bir inanç geliştirmekle kurtulabilirsiniz. Bunu kamuda çalışan, hastadan ve hastalıktan beslenmeyen, haliyle hiçbir ekonomik vs. kaygısı bulunmayan, üstelik de her türden otuz binin üzerinde vaka tecrübesi bulunan deneyimli bir psikolog olarak söylüyorum.

ASLINDA

Şu söyleyeceğimi lütfen iyi anlamaya çalışınız. Burası konunun en önemli noktasıdır: Aslında sizi rahatsız eden yaşadığınız sorunun şu ya da bu belirtileri değildir; o belirtilerin hastalık olduğunu düşünmenizdir. Siz nükseden her belirti ile aslında hastalığınızın nüksettiğini düşünmekte,  bundan dolayı rahatsız olmaktasınız! Belirti şiddetlendiği için değil, bunu hastalığınızın şiddetlenmesi olarak yorumladığınız; yine aynı şekilde belirtiler azalmadığından değil; hastalığınızın iyileşmediğini düşünmenizden dolayı rahatsızlık yaşıyorsunuz aslında. Sizi hasta olduğunuza inandıran; modern psikiyatridir. O sebeple psikiyatri tedavi etmez; bilakis hasta eder. Bu paragrafı tekrar tekrar okuyarak ne demek istediğimi lütfen iyi anlamaya çalışınız.

İŞTE İSPATI

Şimdi vereceğim örneği başta depresyon olmak üzere tüm psikiyatrik sorunlar için düşününüz. Ben diğerlerine göre daha hastalıkmış gibi duran panik atak örneğini vereceğim, siz hepsine uyarlayın!

Panik atakta kişileri en çok rahatsız eden belirti malum kalp çarpıntısıdır. Diğer makalelerimde de söylediğim gibi benzer kalp atışı hızlı merdiven çıktığınızda da yaşanır. Oysa ondan hiç rahatsızlık duymazsınız. Çünkü merdiven çıkarkenki kalp çarpıntısına çok şükür (en azından şimdilik) hastalık olarak inandırılmamışızdır. Haliyle bunun normal olduğunu düşünürsünüz. Belirti vardır ancak bu belirtinin hastalık değil; normal olduğuna inandığınız için psikolojik olarak hiç etkilenmezsiniz. Ancak otururken nükseden benzer bir çarpıntı sizi tedirgin eder. Neden? Oysa her ikisi de kalp atışının aniden ve benzer şekilde hızlanması değil midir! Hani sizi belirti yani hastalık rahatsız ediyordu? Bunca uzmanın bu gerçeği fark etmemesine mi, yoksa fark ettikleri halde görmezden gelmesine mi şaşmalı, hangisine!

Görüyorsunuz, aslında sizi yaşanılan belirti değil; bu belirtinin hastalık olup olmadığına dair inancınız etkiliyor. Bu inancı, “Yaşadığınız hastalık, adı da şu” diyerek psikiyatri sağlıyor. Psikiyatri tıbbın ve bilimin yüksek itibarına sırtını dayayarak sizi hasta olduğunuza inandırıyor; siz de yaşadığınızın hastalık olduğunu düşündüğünüz, belirtileri, “Hastalığım çıktı, hastalığım arttı, hastalığım azalmadı, hastalığım geçmedi” şeklinde yorumladığınız için (bilinçli ya da bilinç dışı) bu belirtilerin psikolojik etkisini ortaya çıkarıyorsunuz. Yani psikiyatri yap yap diyor, siz kendinizi boğacak tozu ve dumanı kendi ayaklarınızla havaya kaldırıyorsunuz.

Psikiyatriye inandığınız için onun hastasınız sözüne de inanıyor, bu inancınız nedeniyle hasta olduğunuzu düşünüyor, haliyle yaşadığınız belirtilerden değil; “Hastayım, azalmadı, geçmedi, ne zaman geçer” türü inancınızdan dolayı rahatsız oluyorsunuz. Sizi asıl rahatsız eden hastayım inancınız olduğundan çözümü de sebebin zıddı olan, “Hayır, hasta değilim” inancıdır.

VELHASIL

Söz konusu psikiyatri olduğunda hastayım şeklinde inanarak iyileşme olasılığınızı azaltır; rahatsız olma düzeyinizi artırırsınız. Böyle olduğunda merdiven çıkarkenki kalp çarpıntısı sizi hiç etkilemezken, “Hastayım, ondan çarpıyormuş” dediğiniz zamanki benzer çarpıntı sizi rahatsız etmeye başlar. O halde belirtilerin ne olduğu, azalıp azalmadığı şart değil; bunlara bakışınız değiştiğinde yaşadığınız rahatsızlık önce azalır, sonra da tamamen ortadan kaybolur gider.

BU ARADA UNUTMADAN

Emin olun, merdiven çıktığınız zamanki kalp çarpıntısına vs. hastalık denilseydi de siz buna inandırılsaydınız şayet, ondan da aynı şekilde rahatsız olurdunuz. Sonra da, “Rahatsız ediyor bak, hakikaten hastayım” derdiniz. Psikiyatri ise, “Yaa, bak gördün mü, biz dememiş miydik” derdi bu duruma tabii ki de.

Dedim ya, sizi asıl rahatsız eden belirtiler değil; o belirtilerin hastalık olup olmadığına dair inancınızdır. Belirti her nüksettiğinde hastalığım nüksetti diye algılamanızdır. Belirtiler azalmayınca da hastalığım iyileşmiyor şeklinde yorumlamanızdır. Tekrar ediyorum, belirtilere bakarak size hasta olduğunuzu telkin eden, sizi hasta olduğunuza inandıran mevcut psikiyatridir.

Mevcut psikiyatri bu haliyle var olduğu sürece hastalık olmayan ruh halleri hastalık muamelesi görecek, bu muamele kişileri hastayım psikolojisine sokacak, bu psikoloji kişileri rahatsız edecektir. Sonra kişiler yaşadıkları bu rahatsızlığa bakarak, “Hasta olmasaydım rahatsız olur muydum, bak demek ki hastayım” diye düşünecekler (yanlış düşünce), böylece hasta olduklarına daha da kuvvetle inanacaklar, nihayetinde ise kısır bir döngü içine düşeceklerdir.

SONUÇ

Hastayım inancı hem yaşanılan belirtilerin rahatsız edici etkisini ortaya çıkarır hem de iyileşmeye karşı içinde doğal bir direnç barındırır. Bu ise git gel Konya altı saat uygulamalarına dönüşür. Bunun adı bazen major olur, kimi için kronik olur, bazıları için de ömür boyu ilaç kullanmalısın tavsiyesi olur.

Ha bir de sektör ve bu sektörün sadık mürşitleri zengin olur.

SONUÇ 2

Benzer konularda pek çok yazı yazdım. Ancak bu yazı (diğer bir çok yazım gibi) ilk defa dile getirilen çarpıcı, belki de ruhsal yardım anlayışını kökten değiştirebilecek hakikatleri ihtiva ediyor. Bunu Malatya’da yaşayan sıradan bir psikologun dile getirmesi, adının Adler veya Young olmaması söz konusu  gerçeği değiştirmemeli. Bu yazı bayrak olup dalgalanmalı, dilden dile aktarılmalı, defalarca okunmalı, üzerinde saatlerce düşünülmeli. Bu yazının taşıdığı gerçekler nice insanı sorunların masum pençesinden, nicelerini de halen ısrar ettikleri yanlış tedavi felsefesinden kurtaracak potansiyele sahiptir. Ancak at sahibine göre kişner. At kişnemeye müsait, yeter ki ehil kişilerin eline geçsin!

Vesselam…

Psikolog

İzzet Güllü

  
5919 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın