NOSTALJİ: BABA BANA AŞKI ANLATIR MISIN Kızım eskiden aşk vardı. Nasıl bir şeydi baba, çok merak ettim? Aşık olunca insanın yüreği pırpır atardı. Kalbi garip bir neşeyle, tuhaf bir acıyla, tatlı bir hüzünle dolardı. Kızım aşık olunca insan çok özler. Çok acıkanın çok yemek istemesi gibi acıklı müzikler dinlemek ister. Bu müzikler adeta yemeğin baharatı gibidir. Şimdi bu müzikleri pek dinleyen kalmadı. Hatta dinleyeni ayıplıyorlar bile. Şimdi zaten baharatlı yemekler de pek yok; hamburger falan var malum. Ne güzelmiş baba… Şimdi şehirler, her yer ışıl ışıl. Demek o zaman gönüller rengarenkmiş. Öyle kızım. Eskiden insanlar ya karanlıktan ya kurttan - böcekten ya da bir avuç hayduttan falan korkup çekinirdi. Şimdi en yakınlarımızdan tutun en uzaktakilere kadar tedirgin olmadığımız pek bir şey kalmadı. O zamanlar aşık olan sevdiğinin elini tutmaya kıyamazdı kızım. Onu kendisinden bile sakınırdı. Çünkü o derece kıskanırdı. Şimdi öyle mi, artık kıskançlık yüzünden evlilikler yıkılıyor. O zamanlar bu duygu aşkı daha fazla körüklerdi. Bu ise aşkın lezzetini en ziyade noktaya kadar çıkarırdı. Şimdi ne aşık olabilmek kolay artık ne de bu duyguyu yaşayabilmek. Neden ki baba? Kızım eskiden insanlar çeşit çeşitti. Kimi utangaçtı kimi neşeli. Kimi saygılıydı kimi durgun. Yani insanlar şimdi ki gibi üç aşağı beş yukarı birbirine benzemezdi. Haliyle içlerinden birisi mutlaka birisini kendine çekerdi. Dediğim gibi seçenek çoktu çünkü. Şimdi böyle mi! Kızların tavırlarına, bir de erkeklerin tavırlarına bak... Hepsi kendi cinsi içinde birbirine ne kadar da benziyor. Hatta iki farklı cins bile birbirine ne çok benziyor artık. Agresif, hırçın, çok konuşan, laf sokan, asla altta kalmayan, çokbilmiş falanlar, biliyorsun işte sen. Bu hem insan sayısınca olması gereken seçeneği çok aza indiriyor hem de sonradan edinilmiş bir elbise olduğu için üzerlerinde sırıtıyor; itici oluyor. Kişiler farkında olmadan kendisini sürekli iterken başkasının duyguları nasıl olur da ona doğru harekete geçebilir ki! İnsanlar niye böyle oldu peki baba? Çünkü insanlara nasıl olmaları gerektiği öğretildi. Oysa eskiden her insan için “biriciktir” denilirdi kızım. Bu, her insanın eşsiz ve tek, hiç kimseye benzeyemeyen bir varlık olması demektir. Şimdi birilerinin öngördüğü insan modeli ortalamasından biraz farklı olana ya içine kapanık hastalığı ya dışa dönük bozukluğu türünden bir hastalık kulpu takıveriyorlar hemen. Haliyle millet farklı olmaktan şeytandan kaçar gibi kaçıyor artık. Utangaca sosyal anksiyeteli kız falan deniliyor. Oysa eskiden bu kişiler en edepli, haliyle en gözde kişiler olurdu. Baba ben de yaşamak istiyorum bu duyguyu, bir kere bile olsa yaşayamaz mıyım? Zor kızım, zor… Birincisi, istemekle o duyguları yaşayamazsın ki. İki, aşık olduğun kişi hemen senden yararlanmaya kalkar. Artık erkekler aşkı önemsemiyor yavrum. Onlar için kızlar ya ilerde evlenilecek ya da eğlenilecek kızlar olarak iki sınıfa ayrılıyor, beyinlerinde. Maazallah aşık olduğunu falan anlarlarsa hemen seni çantadaki keklik gibi görür, anında nasiplenme çabasına girerler. Sonra gelsin sıradaki… Sen yıkılıp bitmişsin, kimin umurunda. Sana yıkım ve acı kalır. Üstelik hiç de bir şey yaşamadan… Baba sen psikologsun, bana bir formül söyle, en azından nostalji için, nedir bu duygu öğrenmek için bir kere yaşamamın yöntemini göster bana! Seni herkesin derdini çözmeye çalışan, ama kendi öz kızının derdine ilgisiz kalmış bir baba olarak tanımak, öyle hatırlamak istemiyorum ben… Bak kızım… Facebbokta falan erkek rumuzuyla adres açan kızlar vardır, görmüşsündür, bilirsin… Erkek resmi koymuşlardır genellikle. Onlar o tehlikeli ortamda kendilerini erkek saldırılarından ancak öyle koruyacağınI düşünmüşlerdir. Görüyorsun ki kızım bu zamanın sadece gerçek dünyası değil, sanal alemi bile tehlikeli. Anladım baba… Önce emin ol iyice. Sonra onlardan birisini kestir gözüne yavrum. Alemsin baba, her zamanki gibi. Sonra? Sonra güzel kızım, gözünde büyüttükçe büyüt o kişiyi… Zaten gerçekten aşık olduk diyenler de öyle yapıyorlar! Onlar da gözlerinde büyüterek aşık olabiliyorlar. Yoksa deriye, dokuya ete aşık olmak ne mümkün kızım! Sonra hayal kur onla ilgili. Uzun uzun bak o resme. Yüzünü ağlayımsı bir çehreye büründür. Çok özlüyormuşsun da bir türlü görüşemiyormuşsun gibi. Sanki istemiyormuşsun ama aklına sürekli geliyormuş gibi. Her fırsatta onu kendine hatırlat. O sahte rumuzu yazarak sağa – sola as. Ama bu sahte bir iş baba? Günah ayrıca… Zaten o duygu da artık sahte kızım. Bu en azından tehlikesiz. Tehlikeli hallerde domuz eti bile mübah olur. Anladım baba! Sanki aklından hiç çıkmıyormuş gibi yap. Her yere o rumuzu hatırlatacak yazılar falan astığın için sık sık hatırlayacaksındır haliyle. O zaman hemen yatağına geç ama yatma. İçinde, dizlerinin üstünde otur. İki elinle iki yüzünü kapatıp yalancıktan ağla. O arada arabesk müzik aç yavrum. Her şey daha kolay olur. Arabesk müzik çalan kanal falan var mı, kaldı mı ki baba? Bir iki tane var bildiğim kadarıyla. Ben ayarlarım sana… Baba o kişiyle hiç görüşmeyecek miyim? Yok kızım, görüşürsen aşk olmaz. Kavuşulursa o aşk olmaz. Heves olur. Heves ise hemen sönen bir duygu demektir. Aşk heves gibi bencil değildir. Kavuşup kavuşmamayı önemsemez haliyle. Hem tehlikeli olur görüşmek. Yüzde yüz emin olamazsın ki. Ya erkek çıkarsa… Madem yaşadım, dibine kadar olsun bari dersen bir gün o kişiyi sil adresinden. Başka bir adresten kendi adresine mail at. Ondan gelmiş gibi. Enteresan baba bu… Mailde, “Sana koşarak gelirken bir kanalizasyon çukuruna düştüm. Şehri, seni düşünmekten eski zamanlardaki harmanlar zannetmişim. Senin için yaşadım, senin uğruna öleceğim belki de, aşkım. Bir şey olursa beni unutma olur mu, mutlu olmana bak sen…” gibi duygusal bir şeyler yaz. Böylece şefkat ve olası özlem duygun depreşsin. Bunlar da körükler aşk ateşini. Sonra daha hiç haber alama. En azından uzunca bir süre. Ya da bir gün yine kendine böyle, “Allah rahmet eylesin, ben ablasıyım. Seni sayıklaya sayıklaya son nefesini teslim etti. Hep seni yaşadı…” falan yazan bir mail daha atarsan bu iş daha kamil manada tamam olur. Ama bu doğal değil ki baba. Kızım bu zamanda neyin doğalı kaldı ki aşkın kalsın. Giyim, konuşmalar, davranışlar, yediklerimiz içtiklerimiz, ilişkiler… Doğal olan ne kaldı, söyler misin. Şu zamanda aşkı başka türlü yaşayamazsın kızım. Bu hiç yaşamamaktan daha iyi değil mi. En azından kafanda büyütmez, sorulduğu zaman ben de yaşadım dersin. Akranların arasında yadırganmazsın hiç olmazsa. En kötü ihtimalle nostalji yapmış olursun. Nostalji bazen gerçeğin kendisinden bile daha güzeldir, güzel kızım… İzzet Güllü Psikolog |
3146 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |