SORUN SADECE FETÖ SORUNU MU Cemaat ve tarikatlar açıkça haramdır! Bir: Dinde gruplara/fırkalara ayrılmak yasaklanmıştır! Bu sebeple! İki: Bu yapılar üst bir otoriteye itaati esas aldığı, böylece Allah'ın en çok istediği şeyler olan sorgulama ve akletmeyi yok ettiği, kulu kula kul haline getirdiği için! Lakin bu gerçeğe rağmen din adına, Allah adına konuştuğunu söyleyen hiçbir kimse çıkıp da bunu halka söylemez! Kaçak dövüşürler, istemem ama yan cebime koy tarzında hareket ederler, başlarını hep kuma gömerler! Bu yapılar gavs, kutup, şeyh, veli, mübarek, zat, hazret gibi Kur'anda asla olmayan, sonradan icat edilmiş, birilerini kul ile Allah arasında özel bir mertebeye konumlandırma (kişileri kutsama, yüceltme) sonucunu kaçınılmaz kılan bazı imtiyazlı unvanlarla dini liderlere gözü kapalı teslim olan, tek bir komutla sorgusuzca harekete geçen robotlaşmış kitleler yaratır! Bu yapılara dikkat edilirse hepsinin kendi cemaat ve tarikatlarına özel dini kaynakları vardır! Hiçbirinde Kur'an Türkçe okunmaz genelde! Kur'an dışı zan kaynakları hepsinde daha öncelikli, hatta tek dini kaynaktır! Genelde her bir cemaat ve tarikat daha çok kendi hocasının, şeyhinin kitaplarını okutur! Hepsinin kendi tv kanalları, kendi haber kaynakları mevcuttur! Yine hemen hemen hepsinin takip ettiği gazete ve dergileri bulunur! Çoğunda başka kaynaklara karşı ciddi bir önyargı inşa edilmiştir. Bu yapıların çoğunda başka kitaplar okumak, başka kanallar izlemek, yeni bilgilere açık olmak, sorgulamak adeta büyük bir günahmış gibi bir duygu hakimdir. Kısacası her cemaatin ve tarikatın içinde tek yanlı bilgi yüklemesi yapılır! Oysa tek yanlı bilgi yüklemesi beynin sistematiğini bozar, beynin muhakeme kabiliyetini yok eder! Farklı uyarıcılara, yeni gerçeklere karşı katı ve kapalı, fanatik bağlılıklara yol açar. Böylece ortaya tek bir komutla harekete geçebilen, düşünmeyen sadece itaat eden robotlaşmış kitleler çıkar! Kur'anda o varmış yokmuş bir önemi olmaz çünkü kendilerinin veli kuldan, efendi hazretinden daha iyi bilemeyeceklerine, falanca demiş ise bir hikmetinin olabileceğine, dinin derin ilim işi olduğuna, bu işlere kendi ilimlerinin yetmeyeceğine iman ettirilmişlerdir. Zaten din eksenli tüm sömürülerin altında din derin ilim işidir yalanı yatar! Bu, dinde seçkin bir komisyoncu sınıf doğuran en sinsi argümandır! Oysa din derin ilim işi değildir. Allah'ın dini sonradan ortaya çıkan siyer, fıkıh usulü, kelam vb ilimlere muhtaç değildir. Allah kuluna muhtaç olabilir mi? Allah'ın dini vahiyle kamil manada tamamlanmıştır! Bu yapılara göre ise din vahiyle eksiktir. Efendileri, veli kullar, mübarek zatlar, onların sözleri, yorumları, hatta rüyaları vs bu eksiği kapatır! Bilal-i Habeşinin gittiği bir medrese yoktu, Zeyd bir molladan dini eğitim görmedi! Takke, medrese, molla, şeyh vb tüm olgular peygamberimizden yıllar sonra ortaya çıktı! Bir sahih hadise göre dinde sonradan ortaya çıkan her yeni şey bid'attır lakin bunu böyle söyleyenler, hadis üzerinden bir kaşık suda fırtına koparanlar konu bu hususlar olduğunda dut yemiş bülbüle dönerler nedense! Malum FETÖ örgütü gündemde! Bu malum kişinin dış güçlerce yaratılmış bir proje olduğu, teşkilatının da cemaat adı altında yapılanmış masonik bir örgüt olduğu çok açık! Her zaman için bazı kişilerin arkasında başka güçler olabilir! Bu insanlık tarihi var olduğu sürece de olacaktır! Asıl sorun peşinden giden kitle sorunudur! Kitle olmazsa, kitle robotlaşmamış ise, her bir fert aklını kullanabilen özgür ruhlu, sadece Allah'a kul olmuş gerçek iman erleri olsa bu birkaç kişinin ne önemi olabilir, ne rol ifa edebilir ki! Öyleyse asıl mesele belli şahısların peşlerinden içinde doktoru, hakimi, savcısı, mühendisi olan eğitimli bir kitleyi (bile) nasıl sürükleyebildiği meselesidir! İşte bu soru sorulduğunda ortaya çıkan gerçek cemaat ve tarikatların efsunlayıcı içyapısı, genel kurgusu, işleyiş dinamiğidir! "Türkçe Olimpiyatlarına peygamberimiz geldi" dendiğinde bir kişi bile çıkıp "Ey hoca dur, ileri gittin, Kur'an açıkça söylüyor, peygamber öldü, o bir kuldu, o her yerde hazır ve nazır değildir, Allah ile karıştırma, elçiyi ilahlaştırma, yanılıyorsun" demedi, diyemedi! Demez, diyemez, çünkü geleneksel dini öğretiler gavs, kutup, şeyh, veli kul gibi sıfatlarla bazı kulları yüceltir, buna icazet verir. Geleneksel zan kaynakları cemaat ve tarikat öğretilerine dini argümanlar sunar! Bu tür unvanların kapısını açar! Bu unvanlar ise bu kişilere koşulsuz itaati kaçınılmaz kılar. Bir de din ilim işidir dendiğinde, bu Kur'ana zıt varsayım temel itikadi bir doktrin haline geldiğinde geniş kalabalıklara düşen sadece ve sadece bu paralel ilahlara gözü kapalı teslimiyettir! Velhasıl belli imtiyazlı ünvanlarla, din ilim işidir doktriniyle ve yandaşlarını sadece tek yanlı bilgi girdileriyle besleme pratiği sonucu ortaya kula kul olan robotlaşmış bir kitle çıkıyor! Böylece karınca ezmez denen insanlar ilk fırsatta tankla kadın, çocuk ezen birer caniye dönüşebiliyor! ÖZETLE Mesele sadece tek bir cemaat meselesi değildir. Sırada şimdilik uyuyan, daha uygun koşulları bekleyen kaç Fethullah GÜLEN vardır acaba, bilenimiz var mı? Meseleyi tek bir kişi, tek bir yapı meselesi olarak gördükçe, başımızı kuma gömmeye devam edip de kulu kula kul eden, robotlaşmış kitleler yaratan cemaat ve tarikat gerçeğiyle yüzleşmediğimiz sürece tarih sürekli tekerrür etmeye devam edecektir. Bu yapılara tavır alınamamasının birçok nedeni olmakla birlikte en büyük sebep bu yapıların dini bir gerçeklik olarak görülmesidir. Oysa bu yapıların gerek yapı olarak varoluşları gerekse birçok itikadi bakış açıları ve uygulama pratikleri Kur'ana göre oldukça sorunludur! Esasında dini parça parça etmeleri, dinde grup grup olmalara yol açmaları bile bu yapılara tavır almak için tek başına yeterli bir sebeptir! Kur'anın anlayarak okunmasının önüne birçok engel koyan, bu konuda hala pasif bir direniş sergileyen geleneksel ekol kitlelerin bazı kullara kul olmasına bilerek ya da bilmeyerek çanak tutuyor. Böylece halk dini öğrenmek için bazı kişilere ve yapılara muhtaç hale geliyor. Onların öğrettikleri dinin ise Kur'andaki dinle fazlaca bir benzerliği bulunmuyor! Çünkü onlar Kur'an dışı zan kaynakalrını dinin temel öğretisi haline getirmişler! Bu din hikaye, menkıbe, hurafe ve rüya/keramet dini! Bu dinde bir kulun rüyası çoğu zaman dini bir hakikat olarak bir değer görebiliyor! Aşağıda Mevlana'dan bir hikaye vardır. Okuyunca şaşıracaksınız! Ancak bir dini grubun üyesi iseniz benzer pek çok şey gibi bu da size şaşırtıcı gelmeyecektir. Bir hikmeti vardır, zahiri manası vs. diyerek rahatlıkla tevil edeceksinizdir. Bu hikaye bu kapalı devre dini yapıların nasıl da gerçeğe kapalı, nasıl da sorgusuzca hareket eden fertler kalabalığına yol açıyor, bu mesele neden sadece FETÖ meselesi olarak görülmemelidir, bunlara ışık tutuyor! Celaleddin Rumi sapıklıkları 1: Mevlânâ ! Şems-i Tebrizî'nin Kimya adında bir karısı vardı. Bir gün Şems hazretlerine kızıp Meram bağları tarafına gitti. Mevlânâ hazretleri medresenin kadınlarına işaretle : " Haydi gidin Kimya Hatunu buraya getirin; Mevlana, Şemseddin'in gönlü ona çok bağlıdır " buyurdu. Bunun üzerine kadınlardan bir grup onu aramaya hazırlandıkları sırada Mevlânâ, Şems'in yanına girdi. Şems, şahane bir çadırda oturmuş, Kimya Hatunla konuşup oynaşıyor ve Kimya Hatun da giydiği elbiselerle orada oturuyordu. Mevlânâ bunu görünce hayrette kaldı. Onu aramağa hazırlanan dostların karıları da henüz gitmemişlerdi. Mevlânâ dışarı çıktı. Bu karı kocanın oynaşmalarına mâni olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Sonra Şems " içeri gel " diye bağırdı. Mevlânâ içeri girdiği vakit, Şems'ten başkasını görmedi. Bunun sırrını sordu ve : " Kimya nereye gitti " dedi. Mevlânâ Şems : " Yüce Tanrı beni o kadar sever ki istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya şeklinde geldi " buyurdu, işte Bayezid'in hali de böyle idi. Tanrı ona daha sakalı bitmemiş bir genç şeklinde göründü. " MENAKİBU ARİFİN : 2 - 56.57.69.70.S - AHMED EFLAKİ - M.E.B ŞARK İSLAM KILASİKLERİ . İST.1989 Görüldüğü gibi kişileri gerçeklere kapalı hale getirerek efsunlayan daha ne fraksiyonlar, daha ne kapalı, düşünce, anlayış, itikadi vb açılardan sorunlu dini yapılar var! Bu FETÖ darbesini münferit, istisna bir olay olarak görmemeliyiz! Halk ayağında: Çare Kur'anın tek kaynak olarak kabul edilmesi, böylece herkesin kul olduğu bir dinde seçkin bir ruhban sınıf yaratıp öne çıkaran, derken kitleleri etkileyebilmelerine yol açan zan kaynaklarının din olarak bir değer görmemesi, Kur'anın anlayarak okunmasının sağlanması, dolayısıyla dinde kafasına göre söz söylen, Allah gibi dinde emirlerde/buyruklarda bulunan, bir biçimde dinde paralel ilah haline gelen din komisyoncularına prim verilmemesi gerekiyor! Devlet ayağında: Bürokrasi ayağında ise liyakat esasının tek kriter olarak görülmesi büyük bir önem arzediyor! Allah'ın "İşi ehline verin" emrini "İşi bizim cemaate, bizim tarikat ehline verin" olarak uygulayan dini gelenek daha nice FETÖ'ler üretecektir! SON SÖZ "Her şerde bir hayır vardır" diyerek bu şerden cemaat ve tarikat olgularını ciddiyetle sorgulayacağımız yeni bir anlayışa kapı aralama sonucunun doğmasını diliyorum! < Bir cemaatçi / tarikatcı orduya girdiğinde kurmay albay binbaşidan, general kıdemli başçavuştan emir alır! Çünkü onlar, tarikatta daha üst mertebededir > |
1207 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |