• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
ALLAH'IN ZALİM DEDİĞİNİ ALİM, İBLİS DEDİĞİNİ İDRİS BİLMEK

Korunan Kur’an orada, burada, evimizde, iş yerimizde, velhasıl her yerde! İlk indiği anki gibi duruyor! Tek bir harfi dahi değişmeden! Bunu Hz. Osman dönemine ait el yazması Kur’an vs de doğruluyor!

Bir yanımızda duran mühim bir gerçek bu! Öte yanımızda duran diğer gerçek ise şu:

Malum, ümmetin din konusunda asırlardan beri gelen ve bir türlü bitip tükenmeyen ihtilafları, kavgaları, hayal kırıklıkları var! Veli denenlerin deli, İdris denen nice kişinin İblis, alim denilen pek çok kişinin de zalim çıkabilmesi gibi acı gerçeklerle karşılaşmak artık günlük hayatımızın rutinleri arasına girmiş durumda! Artık öyle ki bunlara şaşıramaz hale gelmiş durumdayız! Lakin bunlara, bu kişi ve kesimlere karşı öyle koşulsuz bir itimat oluşturmuşuz ki zaman zaman Allah’ın varlığından bile şüphe edebiliyoruz da bunlardan edemiyoruz! Hele saçı, sakalı, sarığı ve cübbesi varsa gözü kapalı teslim oluyoruz! Her sakallıyı dedemiz zannetmek bizim ortak toplumsal huyumuz! Çünkü bize sadece Ebu Bekir’in değil Ebu Cehil’in de sakalı, sarığı ve cübbesi olduğunu öğretmediler. Bu yüzden böyle kişiler gördük mü anında selama duruyoruz!

Bin kişi sahtekar çıksa bin birinciyi farklı görmeye, yine aynı yerden ısırılmak için aynı deliğin önünde sıra beklemeye devam ediyoruz! Biz akıllanmıyoruz! Biz bir anlayış, bir kaynak, bir gelenek işi olan nice sorunu, nice sonucu Ahmet, Mehmet sorunu zannederek yanlış okuma huyumuza devam ediyoruz! Bin tane Ahmet sahtekar çıkıyor, Mehmet’i farklı görüyoruz! Mehmetler bizi sömürse Mustafaların peşine takılıyoruz! Biz kula kul olmadan yapamıyoruz! Biz şirksiz duramıyoruz! Çünkü bizler egosu hastalıklı olan, patolojik düzeyde enaniyet sahibi varlıklarız ve yanıldığımız görmektense hatamızı sürdürmeyi yeğliyoruz! Aslında bizim cennet ve cehennem inancımız bile samimi değil! Öyle olsa bunca yalana, sömürüye şahit olunur da bir kere sorgulama yapılmaz, bir sefer olsun Allah’ın ölçüsüyle meselelere bakmak için harekete geçilmez mi? Mesele yine Allah’ın dediği yere geliyor! Aslında insanların çoğu nankör, çoğu yalancı, çoğu hak sözden hoşlanmıyor, çoğu gerçekte inanmıyor! Allah şüphesiz ki insanoğlu nankördür diyor! Senin efendi hazretlerin, hocan, veli dediğin kul müstesna mı? Allah insanoğlu diyor, dikkatinizi çekeyim!

Öyle ise fazla değil, sadece ilkokul birinci sınıf düzeyinde akıl işletebilme kapasitesi olan birisi böyle bir durumda ne yapacaktır? Ne yapmalıdır? Din adına tüm bildiklerini unutmalı, bunları Kur’anın hakemliğinde sil baştan çek etmelidir.

Din diye önüne konan ne varsa hepsini; sahtekar, koynunda haçı olduğu halde karşımıza çok rahat bir şekilde hacı olarak çıkabilen, üç kuruşluk dünya menfaati için Allah’ın dinini, en yaman hak ve hakikatleri pervasızca, ahlaksızca satabilen nankör kuluna değil; korunmuş, ilahi kattan gönderilmiş yüce mesaja götürmek, ona danışmak, ona sormak, onunla bir teste tabi tutmaktır. Ancak aptallar aynı delikten sürekli ısırılır!

Biz bunu yaptık, inanın bize din diye anlatılan, önümüze dini bir husus olarak servis edilen hiçbir şeyin, evet, ağzımdan çıkanı kulağım duyarak söylüyorum, bu yüzden tekrar ediyorum, şuan doğru olarak bildiğimiz ve uygulamaya devam ettiğimiz hemen hemen hiçbir şeyin Kur’anla en ufak bir ilişkisinin kalmadığını gördük! Israrımızın, sürekli bu konuyu yazıp çizmemizin tek nedeni bu! Biz gördük siz de görün! Bize inanmayın, sadece acaba deyin, Kur’ana gidin! Bunca sahtekarın din, iman diye diye cirit attığı bir sektörde bize neden inanasınız ki! Kimseye inanmayın, hatta konu din ise babanızın oğlu dahi olsa inanmayın! Zaten ne geldiyse başımıza nankör kula Allah gibi itimat etmekten gelmedi mi? Unutmayın bu alan şeytanın en yoğun mesai yaptığı, en kadim, en sinsi pusularını attığı yer!

Evet… Bütün kavramlar, bütün dini denilen olgular Kur’an ne derse onun tam zıddı bir anlama büründürülmüş, bambaşka bir form halinde karşımıza çıkarılmış! Bunu görünce Allah’ın varlığına imanınız artıyor. En azından benim öyle oldu! Çünkü bir dinde bu kadar gerçeğin bu kadar çarpıtılabilmesinin, bir çok hakikatin hem de tam zıddına çevrilebilmesinin ancak şeytan denen bir varlığın dahliyle olabileceğini anlıyorsunuz ve şeytanın varlığına, haliyle de onun bir yaratıcısı bulunması gerektiği için de Allah’ın varlığına imanınız kat be kat artıyor.

Ben bu din işini; itikadı son derece sağlam lakin klasik manada dindar olmayan kişiliğimle yani dindar olmanın yaratabileceği bazı önyargılardan arınarak, Kur’an ve akıl perspektifiyle, son derece tarafsız bir şekilde, bir araştırmacı titizliğiyle incelediğimde böyle bir sonuca vardım!

Sizin de bu sonuca varmanız için yapmanız gereken şey çok basit: Hacı, hoca, alim, efendi gibi insan üstünde, kendinizden üstte, Allah’ın ise altında yani arada, aracı bir makam verdiklerimizin bize anlattığı dini Kur’ana götürmek! Biz size falan hoca efendinin yorumlarının müthiş doğruluğundan bahsetmiyoruz! Ben artık önümüze din diye konan şeyleri Kur’anın hakemliğine götürmekten, son sözü Allah’ın söylemesi gibi vicdan ve akıl sahibi kimsenin yok dememesi gereken bir metottan bahsediyorum! Biz size Kur’anın öğüdüyle sesleniyor, “Sözü dinleyip en doğrusuna uyun” diyoruz! (Burada hadisleri Kur'ana arz etmeyi kastetmiyorum) Allah müminleri böyle tanımlıyor! “Onları dinlemeyin, bize itaat edin” diyen din komisyoncularına artık kanmayın diyoruz!

Dedim ya, biz bunu yaptık, yapıyoruz, önümüze din diye konan ne varsa hepsini tek tek Kur’ana götürdük, hala da götürüyor, onun hakemliğine sunuyoruz! Dedim ya, çıkardığımız sonuç içler acısı! Çıkardığımız sonuç din konusunda aldatılışların en büyüğünü yaşadığımız yönünde! Bizi çok kötü aldatmışlar! Zaten ben artık dünya tarihinin derin aldatışların ve derin aldanışların ahenkli serüveninden ibaret olduğunu düşünüyorum! Çünkü aynı aldatış kendi meslek sahamızda da var!

O aldatıcı bizi aldatmış! Hem de bunu Allah’ın adıyla yapmış! Utanıp sıkılmadan hala bize din iman nutukları çekmeye devam ediyorlar üstelik de! Oysa bunlara düşen ömürlerinin kalan kısımlarını sadece tövbe istiğfar ile geçirmeleridir. Bunlar şayet samimi iseler ancak bunu yapmalılardır.

Bu yaman aldatışı görünce hocaya, alime, veliye, gavsa, şeyhe, kutba, velhasıl dinde ayrıcalıklı, imtiyazlı bir rütbe verdiğimiz her kim varsa hiç birisine en ufak bir itimadınız kalmıyor! Benim kalmadı! Ne yapayım! Zorla değil! Ben artık bu sınıftakilere -çok azı hariç- ne itimat ediyorum ne de saygı duyuyorum! Ben artık alim denilenlerin çoğunu zalim, idris denilenlerin önemli bir bölümünü iblis görüyorum! Bu bir hakaret değil, bu bir tespit. Hiç kimse zalim olarak gördüğü kişilere alim demeye, bunca iblis çıkanları gördükten sonra geri kalanı İdris diye kabul etmeye mecbur değildir. Ben böyle görüyorum kardeşim!

Açın Kur’ana bakın, götürün inandığınız ve hakikat payesi giydirdiğiniz hususları oraya, bakalım benden farklı mı düşüneceksiniz!

Bırakın hepsini, sadece şu gerçeğe bakın, yeter! Konu din olduğu için sadece bu bile akıl sahibi bir insanın bu din komisyoncularına itimat etmemeleri ve onların önümüze koyduğu dine şüpheyle yaklaşmaları için yeterli bir sebeptir.

Allah “Bu kitabı biz düşünüp öğüt alasınız diye indirdik” diyor! Düşünün ki daha düne kadar Allah’ın düşünmeniz ve öğüt almanız için indirdik dediği bir kitabı bize sadece Arapça okuttular! Hala da sürüyor bu cinayet! Hala ilahi mesajın manası camilerde dahi tam anlamıyla okunmuyor!

Demokrasi şehitleri mitinginde bile Kur’an okuma adı altında ilahi mesajı saklama operasyonu yapıldı! Hala halk, hala din sınıfı harfleri birbirine bitiştirmeye okumak diyorlar, hala anlamasız bir eylemin okumak olmayacağını görmek istemiyorlar.

Evet hala bu yanlışta ısrar ediliyor. Buna bazı istisnalar dışında bir itiraz bile olmadı! Hala ilahi mesajı anlama çabasına girene mealciler diyerek bir kulp takıyor, arsızca aşağılıyorlar! Öğüt denen bir kitabı hiç anlamayınca, %“0” anlayınca oluyor ama sıra meale yani orijinaldeki manaların en az % 99 aynısı olana gelince olmaz diyorlar! Bunların beyinlerini iddia ediyorum yamyamlar yemiş! Şirk bu denli mi kör eder zihinleri yarabbi!

Üstelik de bu telaffuz şekli en doğru okuma şekliymiş, en temel hakikatmiş gibi sunuldu! Anlama olmadan düşünmek, anlama olmayınca öğüt almak nasıl mümkün olabilir? Bence bu dünyada bundan daha garip, bundan daha şizofrenik bir telakki olabilir mi?

Yahu Allah bize bir kitap yolluyor, içinde yığınla mesajın olduğu bir kitap! Bunu anlamaksızın, sadece harflerini birbiriyle çatmaya okumak demişler, hala da buna okumak diyorlar! Allah’ım bu ne büyük, bu ne korkunç bir akıl tutulması! Bu Allah’ın mesaj dediği öğüdü kullarından saklamak değil de nedir? Bu ilahi mesajı gasp etmek, ilahi haberi/öğüdü muhatap olarak gönderildikleri sinelerden saklamak değil de nedir? Bir dinde bundan daha büyük zulüm, bundan daha veballi bir günah olabilir mi?

Bırakın Allah kitap kolay demiş, zor demişler; Allah kitap apaçık demiş, yo kitap kapalı, muğlak, yoruma açık demişler vs…

Sadece bu husus bile, “Çekilin aradan, artık size inanmıyoruz, bize din konusunda söz söylemeye en son hak ve yetki sahibi olacak kişiler sizlersiniz! Düşün yakamızdan, bizi ilahi mesajla, bizi rabbimizin ilahi hitabıyla baş başa bırakın” demek için yeterlidir.

Yazı uzamasın diye yazmıyorum! Sadece şunu tekrar ediyorum:

Kur’an, alimler, şefaat, demokrasi, huri, cihat gibi bildiğiniz hangi kavram varsa onu mutlaka Kur’ana bir götürün ve hemen her hakikati nasıl da tam zıddına evirdiklerini, neleri nasıl çarpıtarak bize din diye sunduklarını, velhasıl nasıl da kendi dinlerini kurduklarını ve adına Allah’ın dini dediklerini gözlerinizle görün!

 

 

  
1997 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın